doğru, hayat ne kitaplardaki gibidir ne de filmlerdeki gibidir evet.
belki de
böyle olduğu için iki filmin arasındaki sıkışmış kalmış gibi
hissediyorum bazen.
bir yanım mutluluk filminin profesörü gibi
ne var ne yok ardına bakmadan bırak git diyor diğer yanım ise
masumiyet'in bekir'ine kulak verip "kaderin bu, eğ başını usul usul yürü şimdi" diyor.
ama işte bazen de kitaplardakine fena halde uyuyor hayat.
dikkat ettin mi hiç. en
karamsar, en gri yazıları neden hep pazarları yazdığımı?
yazar haklıymış
meğer!
pazar günleri hayatın intikam günleri. neşeli başlasın ve öyle
devam etsin diye çabaladıkça insanı koyu bir yalnızlığa, anlaşılmaz bir
kedere iten günlerdir çünkü pazarları.
peki ben ne yaptım?
zarifoğlu'nu yaşamak kitabını yeniden okudum.
o'nunla birlikte yürüdüm çocukluğumun dar, şekilsiz kaldırımlarında. simitçiye beraber günaydın dedik, beraber el ettik taksime giden dolmuşa. sehir hatlari vapurunun kenarinda tuzlu suyun kokusunu cigerlerimize doldurup birlikte hüzünlenip, birlikte kederlendik.
çünkü ve dediği gibi ; bize ağır gelen kendimizdir. yolda, okulda, işte, başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.
yalnız-kendimiz...
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...