şanzalize bulvarı'nın anasını skiyorlar sadık. neymiş kaldırım taşı döşüyceklermiş. insanlık adına insana işkence ediyorlar ya o daha çok koyuyor sanki. biraz da aptal yerine konmak hani...çünkü ve zira trafiğin nispeten az oldugu yaz aylarında bu işi yapmadıkları ve eşşek kadar kaldırım yapıp yolu genişletmek yerine daha da daralttıkları için sebep olanlara bi otobüs dolusu küfür ediyorum her gün. ve iki gündür şoför arkası oturduğum için şoförleri de gaza getirip beraber saydırıyoruz. çok güzel oluyor. neydi? tecavüz kaçınılmazsa zevk alacaksın. alıyoruz çok şükür!
fransızca şarkılar kadar hafif ve özgürüz şimdi. çünkü ve neyse ki müzik var.
radyoyu açıyorum hemen. ilk çıkan şarkı postcards from italy. beirut söylüyor kasetten. şarkı güzel ama trafik hala berbat. şarkıya yürüyorum durmaksızın.
gitme hayalleri kuruyorum. adı üstünde hayal. çünkü gittiğim olmadı hiç. ama çok istedim. hep istiyorum. tüm bu gidemeyişlere karşın yine de manasız bir umut taşıyorum içimde.
belki de renkli kart atacak kimsem olmadığı için gitmiyorumdur. ah evet çok kötü bir yalancıyım bayım ben kendim. lakin iyi bir film izleyicisiyim. izlediğim filmler yüzünden bunlar hep. biraz da okuduğum kitaplar buna sebep. keşke diyorum bazen.
keşke! hayat filmlerdeki ve kitaplardaki gibi olsa. ya da biz filmlerin yahut kitapların içine girebilsek. negüzel olurdu. negzel. di mi sadık?
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...