ben iki kez yaptım o hatayı ama şimdi önümdekiler gibi dönüp dönüp bakmıyorum sağ arkama. ama onlar , sağ arka cam sırasındaki iki kişi her seferinde geriye dönüp cam açık mı diye bakıyorlar çünkü. ense kökümüzü iğfal eden soğuk rüzgarın kaynağını arıyorlar. ben buldum nedenini ama şimdi elin kadın ve adamına nasıl ve ne maksatla söylenir ki böyle bir şey. hem böyle eğleniyorum da galiba biraz. orta kapıyla arka kapı aynı anda açılınca meydana gelen cereyan bizi bu satırlarda buluşturan. ben, kızıl saçlı kırmızı kazaklı kadın ve kıvırcık saçlı yaşlı adam.....
-kaptan kaloriferi biraz kısar mısın diye bağırmadan dört dakika önce o camı açtım aslında. çünkü kaptanımız ne paraya ne mazota ne de milli servete acıyordu. cehennem zebanisi gibi harlıyordu mevcudundan iki fazlayla giden otobüsü.
lakin sesime kulak verdiyse de asmadı da. otobüs halkı da bana destek çıkmadı. sanırım ya çok üşüyorlardı ya da beni şahit yazarlar diye iştirakçi olmadılar. kendi kendime ama sesli söylendim bu kez. hani belki kıyıda köşede kalmış bir teyze destek çıkar diye. - yak desen yakmazlar dedim yine çıt çıkmadı ama öyleydi bu sabah gelirken de. yine ses eden bendim soğuk , soğuk otobüste -kaloriferi ne zaman açacaksın kaptan donduk dedim. yine kimse ses etmedi! zaman geçtikçe orhan kural'laşıyorum galiba sadık!...
öyle mi?
.
şebnem ferah - mayın tarlası
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...