tam karşımda torpidonun üstünde bir emrah serbes kitabı. erken
kaybedenler adı. okumadım ama yazarın ismi yabancı gelmiyor. yıpranmış
oldukça. hemen altında ykb yayınlarından çıkma harry potter kitabı
duruyor. o da bayağı bir zulüm çekmiş. dış görüntüsünden belli.
kitapların hemen altında ise deli gibi merak ettiğim ama elime alıp
bakamadığım bir iki plak. sağ üstte sigara içilmez uyarısı. onun bir
üstünde janjanlı bir dolmuş yazısı. ama unuttum şimdi. uzun bir kelamdı.
hemen yanımda sol eliyle tespih çekip sağ eliyle hem direksiyon hem
vites sallayan afili bir şoför. torpidoda kitaplar, plaklar, tespih.
afili fiyakalar, ara gaz vermeler, camlar ve gömleğin bağrı
açık, rüzgar, uçuşan saçlar ve dahi favoriler. bir orhan ağbimiz eksik. o
derece.
ve uçuyoruz bağdat'ta trafiğin elverdiği ölçüde.
insanların
ve nesnelerin bu doğal hallerini izlemeye bayılıyorum, seviyorum da.
ama işte en çok böyle kafam karman çormanken, yapılacak işler, ödenecek
faturalar, gürültü, trafik, iftar, aybaşı, kuerejma mı beşiktaş mı,
nem, patron, sahil kasabası, ardı arkası kesilmeyen toplantılar vs vs
olmuşken hem yorgunken madden ve manen radyoda bir şarkı çalmaya başlar ya hani... tüm bu curcunayı bir an da sebepsiz belki de sebepli yere bıçak
gibi keser, alıp seni bir başka dünyaya atar ya bir saman yığını gibi...
bomboş, hafif..... kuş gibi oldum derler, deriz,dersin hani böyle
durumlarda. işte o anları ve halları çok seviyorum. hiç bitmesin
istiyorum o anlar. uzun zaman sonra dün oldu bu. her zaman olmuyor. bir
de az önce mesai bitimine bir kaç saat kala oldu. belki olmasını çok
istediğim için oldu. bilemiyorum. bildiğim çok güzel olduğu. belki yarın
da olur. kim bilir?
ve uçuyoruz bağdat'ta trafiğin elverdiği ölçüde.