sen kağıt ol ben kalem - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

sen kağıt ol ben kalem

canım sıkkın olduğu zaman hiç bir vesaite binmeden söğütlü, bahariye istikametinden modaya çıkarım her daim. derdime derman olmuyor belki ama bu uzun metrajlı yürüyüş, o tepeden bakış marmara'nın maviliğine, sakinleştiriyor, stresi öteliyor gibi. ayrıca sol çaprazda kalan kalamış'ın etkisiyle midir nedir bir kuple de huzur koyup cebime, gerisin geri yollanıyorum yürüyen onlarca hikaye arasından.
benim gibi sıkılhanı mı oynadıklarını yahut vakit mi öldürdüklerini bilemediğim bankdaşlarımla birlikte bugün de uzun uzun baktık masmavi marmara'ya. ssk da doktor sırası bekler gibi bekleyip birer ikişer dağıldık sonra.
dönüşte n'apıyorsun diyen sevgili doktora;
-hiiç aylak aylak dolaşıyorum kadıköy'de dedim de...
-oo süper dedi..
evet süper olmasına süperdi de işssizdim. işsiz olmak bu kadar dokunmazdı ya. yediğim kazığın acısı çok koyuyor be hafız. artı üstüme kalan katma değeri elbet.
üstüne üstlük doktor da böyle zamanlarda daha çok düşünür insan sevdiceği deyip benim açtığım kapıdan olric'i salıveremez mi içeri? fena. hem de çok fena!
sahi işten ayrıldığımı duymuştur kesin... normalde çoktan arardı. acı bir kahve bilem içerdik şimdi. ama? ama işte....
ahh beni beni... sen kalem ol ben de kağıt yaz beni yarim yarim
.....
volkan konak da amma içeriden söylüyor be kardeşim bu türküyü. bir yerleri delip geçiyor namussuz. tıpkı aynalar gibi, nefesim nefesine gibi aynı.
hafızım anlayacağın yine gönlüm hoş değil bugün, binboğa ormanındaki volkan konağa bağladım yürüyorum geceleyin!
bi daha vursa idi nefesim nefesine....