güvenme gençliğine ölen hep ihtiyar mı? - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

güvenme gençliğine ölen hep ihtiyar mı?

bamya değil de pırasayı çok severdim. asker ocağında nerdeyse her gün yedikten sonra uzunca bir süre yiyememiştim. neyse ki valide sultanın maharetli elleri sayesinde yeniden kavuşmuştuk bir müddet sonra. ne var ki bu tesiste de asker ocağında pırasayı dayadıkları gibi neredeyse her öğün ebru gündeş çalıyorlar. sanırım uzunca bir süre kulağıma gündeş sürmeyeceğim. allah vergisi ses. ve evet güzel, çok güzel söylüyor 'ölümsüz aşk'ı orası ayrı. lakin işte bir süreden sonra bayıyor, pırasa tadı veriyor doktor.

ileride, iskelede bir hanım başka bir hanıma fotoğrafını çektiriyor manzarayı umumiyeye karşı. fotoğrafı çeken görevini layıkıyla yapmanın rahatlığı ile törendeymişçesine iskeleden denize iniyor. çektiren ise başka karelerin peşinde koşuyor. 
sabahın köründe ben denizden çıkarken, o girmek üzere ve denizin soğukluğuyla mücadele halindeyken "sıhhatler olsun gardaş" diyor bir ak saçlı amca. 
"sağ  olun size de" diyorum. 
o devam ediyor ben sormadan ; "ahh sağlık. bizim oralarda böyle su, deniz yok ki. korkuyorum şimdi suya girmeye" diyor konuşmaya aç has anadolu insanı. bense lafı fazla uzatmadan tüm şehirli züppeliğimle çok ivedi olmayan işime seğirtiyorum!

ancak bu bencilliğime çok kızıyor ve o'na borçlu hissediyorum kendimi nedense.
ertesi gün hiç sebepsiz iskeleye tutunmuş denizin içinde görünce koşuyorum yanına hemen. o anlatıyor ben sadece dinliyorum. hak veriyorum söylediği çoğu şeye. o tane tane anlatırken hayattan, yalnızlıktan, sayılı günlerden benim aklıma ve içime tatar çölü'nün giovanni drogo'su düşüyor.
acaba diyorum...
acaba ben de? 
dahası o amca da?
ama yok hayır...
olamaz.....

.

ebru gündeş - ölümsüz aşk