ter kokan ve yolun sağından yürümesi gerektiğini bilmeyen insanlarını, patavatsız kedilerini, bitmeyen rutubetini, eksilmeyen gürültüsü ve kirini şehrin negatif hanesinin demirbaşları ve benim küçük sahil kasabasına yerleşme iştahımın mihmandarları olarak yazıyorum kişisel tarihimin sağ üst köşesine.
.
GELİŞME: fakat, ama ve lakin; kadıköy’e adım atmam bir üst paragrafı mülga ediyor anında. aşığım LAN diyorum. haykırmak istiyorum moda sırtlarına doğru.
çünkü ve zira; sabahın onunda çarşı’dan gelen balık ve taze çekilmiş kahve kokuları, tatlı tatlı yüzümü okşayan rüzgarı, denizden yansıyan maviliği ve tramvay sesleriyle uyku mahmurluğunu üstünden atamamış ama güzelliğinden ödün vermemiş sevgili gibi karşılıyor beni kadıköy.
.
SONUÇ : bu şehir diyorum; benim kaderim, sevgili ibrahim.
.