ben bu sıcakta, yapış yapış nemde nefes almaya üşenirken yaklaşık elli beşlik, beyaz tişörtt-siyah eşofmanlı kıvırcık teyzem paktaki egzersiz aletini doğduğuna, üretildiğine pişman edecek bir hırsla, azimle kollarını ayrı bacaklarını ayrı sallayarak günlük sporunu icra ediyor. ben ona baktıkça terliyorum. kırk beş saniyede bir esen rüzgarın verdiği ferahlığı misliyle geri alıyor. başka yöne bakayım diyorum. bu seferde geldiğimde kimsenin yürümediği kızıltopraklı yolda bir karı koca, üç de abla ayrı ayrı ve yine gayretli gayretli yürüyorlar. diyecek yapacak bir şey bulamıyorum. helal olsun diyorum. ama bir kez daha yineliyorum. bu sıcaklar, bu akdeniz iklimleri, bu vıcık vıcık başbakan yalakası gibi istanbul rutubeti bana göre değil sevgili ibrahim. hiç değil. helsinki’ye tayinimi istiyorum. olmadı kopenhag. daha olmadı swiçre alplerinde bir köy. arz ve istirham ederim.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...
about elly (2009)
-
sinema ile az buçuk ilgilenenler mutlaka duymuştur bu ismi; asgar ferhadi.
ben de çok duydum. ama ve lakin oyuncu hafızam gibi yönetmen hafızam da pek
iyi ...