55.mektup - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

55.mektup



sana tepeden tırnağa hayat dolu mektuplar yazmak istiyorum. dünyadan özümlediğim sevinç, mutluluk kırıntılarını dile getirmek istiyorum. ama sadece istiyorum. hepsi bu kadar. …
edip cansever - iki satır, iki satırdır
....

ey çok uzaklardaki sevgili;
bu mektubu sana en içli şarkıların kalbinden, yarım bıraktığım ve şimdi ismini dahi hatırlamadığım bir alman filminin orta yerinden ve hatta ocakta dördüncü kupa çay için dördüncü kez kaynayan çaydanlığın ıslıkları arasından yazıyorum. biliyorum; kırk sekiz günlük mektup arasından sonra beklediğin ve çok iç açıcı bir giriş cümlesi değil. ama işte hayat diyorum. bazen diyorum. hani nasıl anlatsam diyorum. biraz durup derin bir iç çekiyorum. önce allah'a, sonra klişelere sığınıyorum. bir süre kıyıya paralel gidiyorum. yanımda sen varmışsın gibi. sonra gittiğim onca yolu geri dönüyorum. yine sen yanımdaymışsın gibi. o kıyıyı diyorum ben her gün yürüyorum. izlediğim filmlerle, dinlediğim şarkılarla birlikte. uyuyamadığım gecelerde seninle beraber.. her gün.. 
..
bu mektubu diyorum, yağışlı bir günün akşamında, winamp’ta durmadan dönen, birbirinden içli on dört şarkının gölgesinden, birbirinden kafiyeli şiir kitaplarının buğusundan ve alacaklı gibi pencereme vuran birbirinden inatçı yağmur damlalarının şevkinden yazıyorum sana. biliyorum; cümlelerim de bir türlü yönünü bulamayan hayatıma benzedi gitgide. hangi harften sonra hangi adımı atacağımı kestiremiyorum bazen. oysa, düz mü gitmeliyim yoksa köşeyi mi dönmeliyim ikilemim dilemmalar denizimdeki en hafif soru olarak orta yerde duruyor. ama her seferinde bu ikileme bir yerlerimi çarptığım halde tutup kaldırmıyorum kenara. kaldırırsam çünkü seni unuturum, kaybederim sanıyorum. halbuki seni unutmak mümkün mü? senle ben, biz ikimiz yani ismini bir türlü koyamadığımız bağımız; tamama ermemiş gece ya da gün gibi. iliklerimize işleyen bir yarım kalmışlığın ustalık eseri yahut anlamını bilmeden çok sevdiğimiz bir şarkı gibi..
..
bu gece diyorum; gün yüzüne çıkmamış, yalnız senin için saklanmış devrik cümlelerin, kendimden bile sakındığım teşbihlerin rikkatiyle yazmaya çalışıyorum. hatta edip cansever'in mavisiyle, cemal süreya'nın kırmızısına boyadığım harflerle yazıyorum bu mektubu. haa! bunda ne kadar başarılıyım. tartışılır. ama ve lakin senin bana inandığın kadar ben kendime inanabilseydim şimdi çok başka şeyler konuşuyor olurduk. hatta böyle paragraf paragraf yazmak yerine, uzun uzun susardık. ki belki de bu, onlarca sevda sözünden daha makbul olurdu... 
.
 vahid hamidov - gelsen de gelmesen de