past lives (2023) - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

past lives (2023)



kore fimleri hayranı değilim. fanı hiç değilim. izlediğim yüz kore filminden beşini beğenirim. bu film işte; altıncı oldu.
hayaller, gerçekler, idealler ve kader.. yazgı..

kul kurar, kader gülermiş der bir candan erçetin şarkısı..

bir bar taburesinde oturan iki koreli ve bir amerikalı ile açılıyor film sahnemiz. ‘ey izleyici buraya dikkat. filmin ana fikri de düğümü de çözümü de burada’ diyor adeta yönetmenimiz. ve dediği gibi de oluyor filmin başında “duvarda asılı duran tüfek” filmin sonunda patlıyor.

ama patlamadan önce geçmişe, çok geçmişe mesela yirmi dört yıl evveline gidiyoruz. muhtemel ortaokula giden iki tıfıl korelinin çocuk sevgisine mazhar oluyoruz. lakin esas oğlanımız hae sung’ın kerem gibi yandığını, o yaşta kocaman bir yüreği olduğunu, adam gibi sevdiğini  bilmiyoruz.

olaylar gelişip gençler serpilip büyürken kızımız nora’nın artist-yönetmen anne babasınım “kızım bize burada ekmek de ödül de yok haydin amerika’ya göçüyoruz” demesiyle gençler ayrılırlar. ama sonradan anlarız ki ebeveynler kanada’da takılır. nora kızımız newyork’tadır. yazar adayıdır.

kaderin cilvesiyle gençler facebook aracılığıyla “lan benim bir çocukluk aşkım vardı dur bakayım şimdi ne yapıyor” aramasıyla tekrar bir araya gelirler. 

ama kaderin üstünde bir kader vardır. uzak mesafeye sevgi de aşk da dostluk da yetememiştir. biri az öteki çok sevmiştir. yanlış anlamalar olmuştur. mantık öne çıkmıştır. şartlar denen vahim şey yine filmin kötü adamı olmuştur. 
sonuçta nora kızımız bir amerikalıyla tanışıp greencard sahibi olur. hae sung kardeşimiz tutunamadığı ilişkiler yaşar. ama ilk aşkını unutamaz. yirmi dört yıl sonra ilk aşkı ve kocası ile bir bar taburesinde kaderini sorgular. son ana kadar çıkmamış canın umudunu kovalar. lakin işte alın yazısı başka bir şeye benzemez. sen yazmadığın gibi yine sen silemezsin..

son tahlilde; film için selvi boylum al yazmalım’ın güney korelisi diyeceğim hafife aldığım, dalga geçtiğim sanılacak. değil. valla değil. ama son sahnede aklıma gelmediyse ben adam değilim amirim.

“sevgi neydi? sevgi iyilikti, dostluktu. sevgi emekti.”

ha filmi neden bu dille anlatmaya çalıştım. bilmiyorum. film biter bitmez parmaklarım bunları yazdı. sanki müstehzi bir dille  tehavün eder gibi görünsem de filmi çok sevdim ben. bilhassa “sözsüz konuştukları” anlar muhteşemdi. 

son bir şey daha yazıp çenemi kapatıyorum; özen yula’nın gizli aşk bu kitabındaydı sanırım! biri hep daha çok sever diyordu yazar.
bu filmde de biri hep daha çok sevdi..
8,5/10.