kent var ‘malbora’ var vitamin yok - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

kent var ‘malbora’ var vitamin yok



keyifsizim kaç vakittir ibrahim. kimi dünyevi şeyler. belki de uhrevi bir kısmi. bilmiyorum. bildiğim; şekilsiz bir yuvarlakta dönüp duruyormuşum hissi kaç vakittir. kısırdöngülerim eskiden her telden çalan radyo ve televizyonlar gibi çeşitliydi. fakat kısmi çalışmaya geçtiğimden beri tek ya da belli konuda yayın yapan tematik kanallar gibi hissediyorum. günler olsa da olur olmasa da, geçse de olur geçmese de kıvamında. anlayacağın sevgili ibrahim literatürün aksine; yılgınlık var. direniş yok. hani nasıl anlatılır bu müşkülpesentlik?
bilemiyorum. 


belki siyasi ve dünyevi işler. belki sevgili juno'nun çok iyi bildiği benim hiç bilmek istemediğim merkürün retrosuyla dolunay pezevengine bir şeyler olmuştur. ya da eski ay ile yeni ay fırtınalı aşklarına kaldıkları yerden devam etmek istemişlerdir. belki de ülkenin içinde bulunduğu stockholm sendromu yetmiyormuş gibi her güne ayrı bireysel ve isimsiz sendromlarım. sendromlarımız buna sebep. bilmiyorum..
bu girizgah niye böyle uzun oldu ya da böyle mi olmalıydı onu da bilmiyorum. 
ama beni kısmen de olsa hayata baktıran, kafamı kaldırtan akşam vakti açan şu mayıs güneşinin bunda etkisi büyük. 
az evvel bu güneşin hatırına, kaç vakittir elimde sürünen buz kandilleri kitabını bitirmek için balkona çıktım. lakin telefonda müzik ayarlamaya çalışırken elim instagrama çarptı. oradan melisa kesmez’in bir gönderisi önüme düştü. ve ilk üç cümlesi ne kadar bana, halet-i ruhiyeme benziyordu. 
son tahlilde kesmez, umutsuzluğunu ve enerjisizliğini demir, d ve b12 eksikliğine bağlamış. biraz ayıp oldu ama ithal amerikan bireyselliğimle kendi bacağıma asıldım hemen! sonraki satırlarını okumadım. aslında istesem de okuyamazdım. bu hafıza, bu beyin çok acayip bir şey ibrahim. beni geçen haftaki doktor randevuma fırlattı attı. mustafa doktorum eylül tahlillerimden sonra (eksik çıkan demir, b12 ve azalan d vitaminlerim için) ilaç yazıp 6 ay sonra kontrol edelim demişti. altı ay geçti. gitmedim. yedi geçti gitmedim. nihayet sekizde üşenip hastane yerine köşedeki aile hekimime gittim.
hekimim; "şeker, kolesterol var da vitamin tahlilleri bizde yok hastaneye gitmelisin" dedi. nerden estiyse, çocukluğumun köşe başlarında "kent var 'malbora' var abi" diyen karaborsacıları aklıma geldi birden.
söylemiş miydim?
hafıza tuhaf bir şey!
gülümsedim.
doktor hanım yakaladı. "niye güldünüz?" dedi.
eskiden dedim bu tahliller de yapılıyordu burada. madem öyle yarım yamalak yapacaksınız hiç biri yapılmasın dedim. ne o öyle şeker var ama yağ için karneye isim yazdır gibi. doktor hanım gülmedi. gayet ciddi bir biçimde; “yapacak bir şey yok talimatlar, yönetmelikler” gibi anlamak istemediğim bir sürü şey sıraladı. oysa anlamını bilmediğim latince kelimeler sıralasa daha çok mutlu olurdum. uzatmadım. haklısınız diyerek kanımı alacak hemşireyi aramak için koridora çıktım. 
sonuçta; şeker normal çıkmış. kolesterol sınırda. ama hala demir, b12 ve d vitaminlerimi bilmiyorum. 
güneş bulursam çıkıyorum. bulamazsam gripmişim gibi halsiz, enerjisiz ve umutsuz bazen gerçekten gripli dolaşıyorum. hatta dolaşmıyorum. kimsenin SÖZüne güvenmiyorum. kendi ıssız adamda bekliyorum öylece. bazen köprüdeki kız Adele gibi. bazen instagramdaki Melisa gibi.
öyle işte..
.