tayland görmek lazım - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

tayland görmek lazım



İstanbul'dan kaçıp gitmek için bir sebep daha. akşam sekizdeki maç için gündüz ikide Kadıköy trafiği kilit. doldu kardeşim doldu gelmeyin artık. anladık sizi alanlar üç otuz para için alıyor da mazoşist misiniz hümanist misiniz nesiniz? sağım solum önüm ardım motorlu ve motorsuz cisim dolu. adım atacak, nefes alacak yer kalmadı. az soluklanayım diye göğe baktım. göğü de çalmışlar a.k. mübarek gün küfür ettiriyorlar adama. gıpgri betonlardan göKümüz gözükmüyor!


rahmetli işte, sene yetmişte hakim görüşe kanmış taşı toprağı altın demiş gelmiş de ey mithad selim. sen niye kaldın? acıyı mı seviyorsun sefaleti mi? düzenini niye burada kurdun? 
e madem öyle ne duruyorsun hala birader diyorsan; şemsiye çok uzun muhterem. şemsiye çok uzun! girerken farketmiyorsun ama çıkarken acı biberin intikamından daha fena yakıyor. o yüzden alıştıra alıştıra, aheste aheste. kervan düzüle düzüle. elbette bizim de var bir hayalimiz bakalım. hayırlısıyla. ama vakit de var daha. vakit..

oysa ne güzel başlamıştı gün. on bir randevusundaki araç muayenesini dünyanın en zarif görevlisi eliyle on bire on kala bitirdim. yarınki kadıköy planımı bugüne aktardım. bozulan laptopumu kadrolu bilgisayarcıma, çantamı çerkez efendiye bırakıp bahariye'nin kedilerine taş çıkartırcasına yayıldım Nisan güneşine. kulağımda kırkbeşlik müzikler, yüzümde güneşin ılık nefesi ve rüzgarın tatlı nağmesi sanki sahte cennetteydim. 
insanlar geçtiler önümden. insanlar durdular. yanıldılar. gözgöze geldiler, suçlu hissettiler. moda'ya çıkıp boğa'ya indiler. bazıları da telefonla konuştular yanıbaşımda kulağımın pasını alarak.
aloo guzuum dedi bir ortaanadolulu hanım abla karşıdaki sese. 
nassın. iyice misin? sesin iyi gelmiyor emme? aman aman iyi ol. şincik hasta olma zemanı deel. hiç deel guzum.
sonra kırmızı tramvaydan inen orta yaşlı, kumral saçlı, sarı kazaklı bir kadın önümde keyif yapan sarmanı sevdi bir kaç dakika. çember şeklindeki oturağımızın sol yarıküresinde oturan genç kadın, "yoruldum tarık" diyerek başını sevdiceğinin omzuna yasladı. tarık bir şey demedi. sol avucuyla kadının sağ yanağını okşadı. peşinden yeşil bir tramvay durdu bizim durakta. kimse inmedi. ama binmek için pide kuyruğuna benzer bir sıra oluştu. bekleyenlerin yarısı binemedi. bir bey amca sinirli bir tonla. "yeter artık, gitmek lazım bu şehirden müyesser hanım" dedi. müyesser hanım ses vermedi. yahut verdi de ben duymadım. ama amca ve Pamela haklıydı. İstanbul'dan gitmek lazımdı. Tayland olmasa bile bir bursa, bir balıkesir olmadı samsun görmek lazımdı.
.