oysa ve halbuki çok düşünmeye gerek yoktu. hepimizin çocukluğu biraz da yaşar şarkıları gibi değil miydi? hareketli ama aynı zamanda hüzünlü. netameli fakat yaşanılır. şimdi ne yediğimizin tadı var ne içtiğimizin. ama bu yol tehlikeli. bu yol çıkmaz. o yüzden girmeyelim şimdi domatesin gerçek kokusuna. köprüden önceki ilk çıkıştan sapalım. topu taca atalım. hem nostaljinin de bokunu çıkarmayalım. toparlayalım canım insanlar. toparlayalım.
ne diyorduk?
yaşar şarkıları gibiydik evet. büyüklerimize ve atasözlerine karşı saygılıydık. kendimiz düşünce ağlamıyorduk. elimizdekileri paylaşmayı biliyorduk çünkü büyüklerimizden öyle görmüştük. zamane çocukları şimdi fotoğraf ve video paylaşıyorlar. ama o ayrı. çünkü ve maalesef devir değişti. bunu kaldıramayanlar yahut ayak uyduramayanlar erkenden göçüp gittiler. hayatta kalanlar kazandıkları yerleri, şehirleri terk ettiler. dağlara ve deniz kenarlarına çekildiler. benim gibi şehir ve dağ arasında kalanlar bir kısırdöngüye tutulup her allah’ın günü yazdılar. yazdıklarını beğenmeyip sildiler. yeniden yazdılar. yine sildiler. yine yazdılar. nihayet, temmuz çölünde çocukluk yazlarını aradılar.
.
.
0 Yorumlar