..
henüz ilk öyküde, zaten diline meftun olduğum tomris hanım (cansever, süreyya ve elbet turgut uyar’ın hayranlıklarını bir kez daha teyit ettim böylece) tane tane, sakin sakin anlatırken lüksemburg bahçeleri’den bahseder aniden. ben saf saf bir şarkıdan bahsettiğini düşündüm evvela. sonra lüksemburg’u anlattığını düşündüm. hala safım çünkü. meğer paris’i anlatıyormuş.
‘metro’da biletleri uzatan adam, günaydın. teşekkür ederim diyordu. gülümsüyordu. o zaman benim de bir zamanlar yaşadığım kentteki insanlara gülümseyerek baktığım geliyordu aklıma. o günler çok geride kalmıştı.’
..
gemi iskeleye yanaşırken yine bir gürültü, yine bir kaos ortamı. bu insanları diyorum kuzey ülkelerinden birine ve mesela finlandiya’ya salsak bir haftaya kalmaz orayı ya kendilerine benzetirler ya da finlandiya’nın zaten yüksek olan intihar oranını artırırlar.
..
neyse ki sağ salim ve tek parça indim gemiden. marmara’nın bu küçük ilçesine ilk kez adım atıyorum. peki ne arıyorum?
bir parça sakinlik, biraz iyot kokusu, devamlı esen rüzgar ve bir tutam dalga sesi. bazıları için bunun adı; huzur. benim için de. umarım buradadır.
..