..
yıllardır türküsünü söylediğim köyümdeyim dört yıl aradan sonra. ve şimdi köyün en yüksek noktasında başı dumanlı akdağ'a karşı huzur içinde oturuyorum. ki bilirsin, huzur; zor bulup kolay kaybettiğimdi benim yıllardır. şimdi işte bu noktada sıfır nem, azami oksijen, hem yüzümü, hem ruhumu okşayan tatlı bir rüzgar. yanımda tom waits. insanın canının sigara istemesi gibi benim canım da yazmak istedi günler, haftalar sonra. cebimden telefonumu çıkardım (evet haklısın eskiden kalem-kağıt çıkardı ceplerden. devir değişti. hem dedim ya ben de değiştim canım viktor) düşünmeden aklıma üşüşenleri yazmaya başladım. how's it gonna end şarkısı tekrar yaptıkça, esen rüzgar o derece mutlu ediyor beni. manzarayı zaten anlatmam mümkün değil şimdi yaşlı ve bilge bir ağacın altında. ama ve bir kez daha, defalarca tom waits, yüzbinlerce kez how's it gonna end diyorum sevgili viktor. hani bir sene, sırf geyiğine ultra kurgu bir yazı yazmış ve cenazemde 'tom waits çalsın' istemiştim. yok öyle bir şey tabi. dinimize, gelenek ve göreneğimize göre ters. ama burayı takip eden üç beş yakın arkadaşımdan şunu isteyebilirim pek tabi. bir gün işte hak vaki olup ritüeller tamamladıktan sonra mümkünse deniz kenarında bir mekanda tom waits - how's gonna end çaldırsın sevgili dostlarım. isteyen çay, isteyen rakı içsin. hesapları ben öderim!
.