unzile kaç koyun ediyor ibrahim? - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

unzile kaç koyun ediyor ibrahim?

yaklaşık kırk yıldır bu dünyada yaşıyorum. tam onaltı yıldır işe gidip eve dönüyorum. onüç yıldır da aynı mahallede ve aynı binada oturuyorum. aynı insanların bazılarına selam veriyorum bazılarının suratına bile bakmıyorum. bu gidip gelmelerde hep aynı yolu kullanıyorum. ama nasıl oluyormuş bir bakayım diyerek şu kişisel gelişim zımbırtılarına kulak asıp eve farklı yoldan gidip geldim bir kaç kez. değişen bir şey olmadı!  yine işyerindeki ve çevremdeki insanlara insanca, önyargısız davranayım istedim. ibnelik ettiler. "ne haliniz varsa görün lan ibneler" dedim. patron dahil. sevgilim hariç. cumartesi yarım günler dahil üç buçuk yıldır  çalıştığım işyerimden kendi isteğimle ayrıldım bir süre önce. yeni bir iş bulmadan, herhangi bir plan program yapmadan hem. etrafımdakilere göre bu bir çılgınlıktı. bana göre ise  hak ettiğim bir şeydi. hatta bir yeni yıl hatta hatta yeni bir hayat hediyesiydi. son tahlilde gittiği yere kadar gider, inceldiği yerden kopardı. sonum felaket olabilirmiş! olsun. başkaları istediği için değil en azından ben böyle istediğim için olacak ne olacaksa. varsın iniş takımları açılmasın. özgürlük gibisi yok çünkü. hem zaten öyle de böyle de mutsuz değil miyiz ibrahim? çemberin içinde yahut dışında olmam mutsuzluğumu değiştirmeyecekse neden içeride ölümü bekleyeyim ki?  neden?
evet yıllardır çok fazla film, çok fazla dizi izlediğim ve en az onlar kadar kitap okuduğum doğrudur. peki bunlardan ne öğrendin dersen ; kimi ağzıma sıçtı, kimi hiç tesir etmedi. kimi de sadece buruk bir tebessüm bıraktı yüzümde. 
ama ve yine de haksızlık, nankörlük etmek istemem. bunca huzursuzluk ve mutsuzluğumun arasında güzel şeyler olmadı değildi şu bir kaç yüzyıllık hayatımda!
gerçek anlamda iki kez aşık oldum mesela. hani kalbin şu göğüs kafesinden dışarıya fırlayacak gibi olduğu, suratta belli belirsiz şapşalca gülümselere sebep olan durumdan bahsediyorum. öte yandan aşk gibi bazen aşktan öte sevdiğim şeyler de oldu. misal tren raylarını çok sevdim. hep sevdim. sonra kuşlar, mavinin ve beyazın ve özgürlüğün resmi kuşlar. bankları da çok sevdim. başıboş, kendi başına takılan yalnız banlkları. ve nihayet şarkılar. o şarkılar ki; bir balık için su neyse benim için de şarkılar oydu.
şimdi durduk yerde niye anlatıyorum ki tüm bunları sana?. açıkçası ben de bilmiyorum ibrahim. yaklaşık dokuz yıldır blog yazıyorum. bazen çok tutkulu, çok ihtiraslı sanki dünyanın en mühim işini yapıyormuşum gibi yazdım bazen de alışkanlığa boyun eğip bir görevmişcesine aldım kalemi elime. fakat şu son zamanlarda her ikisini de yapamaz oldum. hani dedim yaz gelirken belki yazma iştahım da geri gelir. ne bileyim. kendimi falan bulurum!
bir umut işte..

.
candan erçetin - ben kimim