migrosun tam karşısındaki pastanede
arkadaşlarınla otururken seni seyrediyordum. bilmiyorsun. dışarısı çok soğuktu. lakin o kadar içten o kadar sıcak
gülüyordun ki içim ısındı. içim içime sığmadı. ama yanına da
gelmedim. bir yerden tanır gibi olacaktım gözlerindeki sıcaklığı.
yüzündeki ferahlık veren o gülümsemeyi. denedim. lakin çıkaramadım bir türlü. oysa öylesine emindim ki bir
yerlerden tanıdığıma. belki başka bir hayattan... bilemiyorum.
orada, öyle
dakikalarca seni izledim. "bu adam ne dikiliyor burada" demesinler diye telefonla konuşur gibi yaptım. sırf iki dakika daha fazla göreyim diye seni.
ama işte gelmedim yanına. sen de bir kez olsun bakmadın bu yana.
.
ezginin günlüğü - bir eflatun ölüm
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...