kafka'nın böceğinden halliceyim bugün. aslında iki gündür böyle. dışarı çıkmadım hiç. öyle iki seksen uzanmış beyaza boyalı tavanı izliyorum. uzman tabiplere göre grip bana sorarsan hayat kabızlığı. ilaçlardan nefret ettim hep. kendi ilacımı kendim yapıyorum o yüzden. bilimum otların karışımından kış çayı. bazen de sadece ıhlamur. limonlu elbet. ya da çay. yine limonlu.
baş ucumda radyo açık her zamanki gibi. olur da daha önce hiç
dinlemediğim ama çok seveceğim bir fransızca şarkıyı kaçırmamak için.
bugünlerdeki tek endişem bu güzelim fransızca şarkılar. ve fimler. onları
ıskalamak istemiyorum. ama ve öte yandan işsizim de hâlâ. yirmidokuz gün
önce çünkü; kendi isteğimle hiç kimsenin baskısı ve tesiri altında kalmadan
sıradan ve basit iş hayatıma son verdim. ne bok yiyeceğimi hiç
düşünmeden. "iş bulmadan çıkılır mı olm deli misin"
serzenişlerine aldırmadan arkadaşlarımın. çünkü daha önce de defalarca
yaptım bunu. yumurta kapıya dayanınca da girdik çalıştık yine. dokuzdan
altıya köle gibi. artık öyle olmasını istemiyorum. yoruldum da hem. öyle
ki beşyüz yıl yaşamış gibi yorgun. ama sorsan
daha yirmibeşinde hissediyorum. aradaki yaman çelişkinin farkındayım.
ama işte değil çalışmak iş ilanı okumaya ne takatim ne de şevkim var. sağolsun insan
kaynakları şirketleri halimi anlamış olacaklar ki kariyerden bulmuşlar
özgeçmişimi. beğenmişler laf aramızda. sektöründe öncü bir kuruluş için beni benden
istediler. önce "olur, gelirim" dedim. ertesi gün yan çizdim. sebepsiz
iptal ettim görüşmeyi.
çünkü bayım aradığım şarkıyı bulamadım hâlâ..
öyle bir şarkı olsun ki ; sonsuza kadar hep o'nu dinleyeyim.o'nunla huzur bulayım. hep benimle olsun.
uyurken bile. başka şarkı çalmasın ne kulaklarımda, ne zihnimde.
vücudumun tüm hücrelerinde yalnızca o'nu hissedeyim. anlamını benden
başka kimsenin bilmeyeceği bir şarkı diyorum bayım.
anlıyor musun?
son tahlilde demem o ki; ıhlamur kaynadı galiba..