türkân
haklıydı.
tam dört sene önce vermişti hakkımdaki hükmünü.
aylakkere aylaktım. o akşamüstü telefonda konuştuklarımızı bugün
akşam hafif çiseleyen yağmur altında üstelik aynı caddenin kenarında
yürürken düşündüm. yürüdüm düşündüm, düşündüm yürüdüm ve yine düşündüm
tekrar yürüdüm, hep yürüdüm.yalnız yürüdüm. bir cevap
bulamadım ama. hani herhangi bir aracın içinden görseydim kendimi.
dışarıda yürüyen o adama üzülürdüm sanırım. olaylar nasıl ve ne zaman
gelişti de bu hale geldi ve çığ gibi büyüdü de ben hep yürüdüm farkında
değilim. hani ve sanırım ilk kez sıkıcı evkaf memuriyetine denk gelen
memuriyetimden istifa edip heey özgürlük dediğim çok eski bir mart ayı
da olabilirdi milad benle birlikte bir çok insanın kavrulduğu ılık bir mayıs
akşamüstü de. yahut vıcık vıcık terle karışık deodorant kokan bir
ağustos sabahı? ama yook hiç biri değil...
soğuk bir ekim akşamı
olmalı kesin. doğuştan fanatik bir aylak olmalıydım. hep bir huzursuz,
hep bir huysuz hep bir kararsız, hep sebatsız.
ben daha düşüncelerimi bitiremeden kahkahalar arasında;
-hikayeni yazsana sen yahu dedi.
dedim "ben hikaye yazmayı bilmem ki."
-bilmeyecek ne var ayol böyle bana anlattığın gibi yazacaksın işte dedi.
ama dedim "benim el yazım çok çirkin"
yılmadı. ısrar etti..
-ben temize çekerim dedi
dedim o zaman ; "ben anlatayım sen yaz."
- yahu adam yusuf ağbi yaşasaydı kıskanırdı seni bu kadar tembel olma dedi
sahi kıskanır mıydı?
karanlık geceyi yırtarcasına yankılanan acı bir fren sesi sonra......
..
yolun bundan sonrasına katırlarla devam edeceğiz
sahi
n'olcaktı bundan sonrası?
fren sesine yoğunlaşan kalabalık gibi hemen oracıkta üşüştü başıma envai çeşit düşünce. çünkü burnum boktan çıkmıyordu. üstelik bu sefer
kılavuz da karga da bendim. tamam eyvallah geçmişe mazi de geleceğe
nasıl bakacaktım? şimdi futbolcu olmak vardı anasını satiim. hayır milyon dolarları saymak için değil. hazır bahanem olsun diye. ama ve lakin bırak kıçın sıkıştığında önümüzdeki maçlara bakacağız artık diyecek
bir mesleği , bir kedim bile yok. ama göbek bağım var tel tel. hani
olmasaydı gepgeniş aile bağları şimdi sana inan olsun sevgili tasımı
alır, tarağımı bırakır herhangi bir küçük kasabaya giderdim. yoo hayır. artık akıllandım. sahili şart koymuyorum. çünkü ve zira küçük sahil kasabaları doldu hep. ama işte şöyle ucuz ve küçük, yaşanılası bir kasaba diyorum.
önce arabayı sonra laptopu ve akılllı -akılsız ne kadar elektronik varsa satardım. bi dokuz-on ay yeterdi bana. o arada
kafama göre bi iş tutar kışları çalışır, yazları gezerdim. hem gezdiğim
yerleri yazardım sonra. belki resimlerini de çeker kart bile atardım sana...
ya da ve mesela. acaba birlikte mi ....?
.
n'çok kuş var di'mi?
ha deyince gitmek de yazmak da zor biliyorsun sevgilim. ama her an aklımda olman, rüyalarım
olmasa bile seni görmek çok kolay artık bunu da biliyorsun. yine de ve ısrarla
sait faik'ten ödünç alınmış bir girizgâhla başlamak istiyor ve diyorum ki büyük hayâller kuralım
sevgilim.... büyük hayaller. mesela ömrümüzün toplamından büyük hayaller. tahayyül edebiliyor musun? etme..
çünkü bu defa hayâlde kalmasın hiç bir şey. yaşayalım.
benliğimizi koyalım hayallerimize. benliğim senliğine armağan olsun mesela,
bütün olalım, durmayalım. hayâlken gerçek olalım. hem ikimizde biliyoruz ki, muhtaç
olduğumuz hayâller önce kalbimizde sonra aklımızda saklı.
şiirden bozma
gemilerle açılalım mesela okyanuslara yahut devrik cümlelerden müteşekkil
vagonlarla uzanalım sonsuzluğa.
zor değil biliyorum. hissediyorum bunu.
orhan veli'ya inat anlatabilirim de sanırım.
çünkü ve zira öyle bir gelecek var. bunu da biliyorum.
kimseye hesap vermek zorunda değiliz hem. geçmişe mazi , geleceğe yorum yok
deriz.
ha mecbur kalırsak yazı dilim kadar iyi olmasa da ben konuşurum
gelecekle. her ne kadar deli dolu ve sağı solu belli olmasa da adaletli ve
anlayışlıdır âti. söyledim ya bir köşeye çeker konuşurum ben o'nunla! ;
"bak
dostum, seviyoruz birbirimizi" derim.
sonrası
allah kerim.
hem yola çıkmak başarmanın, amcalar da baba yarısıdır der
büyüklerimiz. iki kişilik ve sadece gidiş bileti alırım. sormana elbet lüzum yok
seninkisi cam kenarı olur. istediğin müzikten başlamak da serbest hem. zira benim
dinlediğim tek müzik sensin. sen ki başucu kitabımsın.
.
bir gün
.diyorum ki sevgilim
..gidelim bu
şehirden
...vallahi gidelim
.
yüksek sadakat - belki üstümüzden bir kuş geçer
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...