hayat devam ediyor - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

hayat devam ediyor

bir gün kaçıp gideceğim buralardan, yitip gideceğim aranızdan. hem her şeyden ve herkesten. farkına bile varmayacaksınız yokluğumun. bunu niye yaptığımı ben dahil kimse bilmeyecek. belki beni yakından tanıyan bir iki kişi "yazık oldu lan adama, halbuki daha çok gençti" diyecek. sonra onlar da günlük işlerine kaldıkları yerden devam edecekler.
çünkü hayat affetmez, devam eder.

o anlarda ben mutlu mu yoksa mutsuz mu, zengin mi ya da fakir mi, hayatta mı yoksa toprağın altında mı olacağım? şimdiden kestirmesi çok zor.
ama.
az önce gördüğüm fotoğraf sayesinde bir sabah bodrum'un herhangi bir köyünde dalgaların sesi ile uyandığımı gördüm. hiç bir şeysiz ve hiç kimsesiz. tanıdık olan ve hatırladığım yegâne şey denizdi. bir de dalgalar ve martı sesleri. geçmişim yoktu. geleceğimi bilmiyordum. ama işte garip bir huzur vardı içimde. ve derinlerden bir ses, bir melodi. 
neden sonra,  radyo voyage. dünyanın müziğine yolculuk sesi ile döndüm gerçek dünyaya.
odamdaydım.
kafamı kitaplığıma doğrulttum. yanımda götürmek isteyeceğim üç kitabı kolaylıkla buldum. üç şahane adam; zarifoğlu(yaşamak) , pessoa(huzursuzluğun kitabı) ve yusuf atılgan (aylak adam)
peki ya sonra...
sonrasını hiç düşünmedim.
lakin düşünmek demişken; sandığınız ve düşündüğünüz kişi ben değilim genç bayan. hayır!
ben olamam.
kendimi bulamamışken daha sizin beni bulduğunuz zannetmeniz. üzgünüm ama bu imkansız.
kimim ben peki, neyim?  
tarih sözlüsünde aklınıza gelmeyen bir meydan muharebesinden arta kalan olabilir miyim mesela? yahut de ve da bağlaçları arasına sıkışıp kalmış bir de-li? ya da ve belki matematikteki pi sayısı?  felsefe kitabını kaybetmiş lise son talebesi mi yoksa? yahut sahipleri belirsiz cümleler topluluğu? niye kaybolduğunu aramakla yıllarını heba ettikten sonra nasıl var olacağını yeni idrak etmiş bir fani olabilir miyim ya da?  
çok önemli değil bence hiç biri.
önemli olan ben, sandığınız kişi değilim. ben, ben değilim.
zaten hiç olmadım.
sadece bir gün diyorum.... çok uzaklara... her şeyi bırakıp gitmek.
gittiğini bilmeden ama.
yaşlı bir verandada mevsim rüzgarlarının söylediği şarkılarla uyumak, uyanmak.
belki de uyanmamak..
.
slow day - dadafon