25th hour - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

25th hour

yirmibeşinci saat   filminde diyor ya hani edward norton;  

"hayat , belki de şu römorkörü kullanmaktır. her sabah nehirde olmaktır".

bir vakte kadar ben de edward abi gibi oto boka hayat olabiliritesi biçiyordum. ama artık biçmiyorum bayım. çünkü yararı yok. bir sınırı da hem! her seferinde ayrı bir hayal kırıklığı zira. ne kadar sallarsan salla, dona düşüyor çünkü son damla.

üniversite hayatının her şeyi unutturduğu ama beynime kazıyıp unutturamadığı iki şeyden biri; giren hesap borçlu, çıkan hesap alacaklı. ikincisi de, fakülte tuvaletindeki o mahur ve italik yazıydı; ne kadar sallarsan salla dona düşer son damla.
ondandır ki çırpınmayı bırakıp, nehrin akışına bıraktım kendimi. çünkü çırpındıkça aşağıya daha çok yaklaşıyorsun, batıyorsun. 

işte bu yüzdendir ki ; bi siktir git edward abi deyip masumiyet'teki haluk abi'yi (bekir) kucaklıyorum...

ısrar etmenin faydası yok. kaderin böyle!  yol belli. eğ başını usul usul yürü şimdi."

yürüyorum....