143km - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

143km

mis gibi süt mısır kokuyor ortalık. ben çay demledim. annem salı pazarından aldığı mısırları haşlıyor. kafamda deli sorular..
oysa tatile gitmeden kesindi kararım. istifa edecektim. şimdi dönüşte çok sevgili arkadaşlarım temiz sopayla tehdit edip "deli mi sikti olm bu işsizlikte, kır dizini otur" diyorlar..
halbuki içimi delip geçenleri bir bilseler..
..

dönüşte kazım koyuncu, model ve ezginin günlüğüne bana mısın demedi 400 km yol. ama radara girmeseydim iyiydi. ondörtyılda bir ilk. umarım son olur!
siz, siz olun hız yapmayın.. yaparsanız da yakalanmayın! zira yirmi dakikada yazdılar cezayı. daha geç varıyorsunuz yani varacağınız yere...
...

küçük şehir memurları da böyle midir bilmiyorum ama allah düşmanımı büyükşehirde devlet dairesine düşürmesin. hele de ağustos sıcağında..
istanbulda önce rutubet sonra altıyüzelliyedilim memurum hoşgeldin dedi! iki dakikalık evrağı, oflaya puflaya muhtelif yerlerinden bilimum sesler çıkararak ama dünyanın en büyük işini yapıyormuşcasına dokuz dakikada zatıma verdi hanımefendi memurumuz. ben de gıkımı çıkarmadan, üstelik teşekkür ederek oradan ayrıldım ya, çok takdir ve tebrik ettim kendimi.
hayır işini sevmiyor olabilirsin, hem kim seviyor ki? ben de sevmiyorum lakin karşımdakine, bunda hiç bir sorumluluğu olmayan insanlara sıçratmıyorum şirretliğimi. o yüzden ne yapıyorsam kendime...
daha önce demiş miydim?
haziranda ölmek, ağustosda insan olmak zor hacı...