tuhaf, uzun, alakasız rüyalar.
ve bu rüyalarda bu rüyamı yazmalıyım se-sa şart kipleri. hep benden habersiz.
çünkü kendimde değilim. rüyadayım.
çünkü kabuslarım artıyor, keyfim azalıyor pazartesi iş günü yaklaştıkça. öyle ki bugün hep pazar diye dolaştım çarşıda. sevdiği iş, sevdiği işi yapmalı diyor uzmanlar ve insanlar.
oysa en sevdiğim meşgale aylaklık benim. peki bu nasıl olacak dr?
nefeslenmek için oturduğum "fesfud" dükkanının garsonu kapıya yaslanmış kim bilir neler düşünüyordu. elbet onun da canı vardı. üstelik sevmediğim işin sevdiğim uzun bir tatili vardı. ya o'nun?
ama işte biz "seçmediklerimizi değiştiremeyenler" dünyadaki mutsuzluk anaforunun baş sorumlusuyuz belki de.
belki de baton kekin yanındaki sade kahve kadar basit olmalıydı hayat-ımız.
dinlediğimiz müzik kadar naif.
izlediğimiz film kadar gerçek!
okuduğumuz kitap kadar altı çizilesi...
ama olmadı işte dr.
olmadı.
hiç bir şey yapmadan yorulduk.
sevmeden aşık olduk
içmeden sarhoş olduk
bilmeden ahkam kestik
okumadan yazdık
yürümeden koştuk
hep telaşlıydık
yetişecek hep bir yerlerimiz oldu kendimizden başka
yazık oldu
belki de
belki bir gün...
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...