güneşlenme bahanesiyle sahile indim. saat 17:44. hava yine çok sıcak. hatta son bir haftanın en yüksek derecesinde olabiliriz. doğal olarak sahil şile'yi aratmıyor m2 ye düşen insan ve şemsiye sayısı ile. fakat sahilin yaklaşık yarım saat sonra istediğim sakinliğe geleceğini kapakları açılan baraj suyu gibi boşalacağını biliyor olmak rahatlatıcı. keşke diyorum zihnimi de böyle boşaltabilsem.
aptalca olduğunu düşündüğüm halde güneşlenme gayesiyle krem sürüp yatıyorum güneşin altına. asıl amaç kararmaktan ziyade zihnimi ve kalbilmi aklamak ama.
rahatlıyorum zira böyle.sırtımı ekim22 isimli tekneye yüzümü güneşe emanet ediyorum.
ama kalabalık hala azamış değil. sanırım onbeş dakikaları daha var. zira az ilerimde pişti oynayan gelin görümce öyle söyledi. hemen çaprazımda muhtemel yeni evli genç bir çift güneşten sakınıp şemsiye altında kitap okuyorlar.
sonra gözlerimi kapıyorum. tepeden güneşin sıcaklığını sol tarafımdan rüzgarın da yardımı ile denizin serinliği ve kokusunu duyumsamak hoşuma gidiyor. belli belirsiz gülümsüyorum.
ve şimdi insanlar üçer beşer küçük kafileler halinde terkediyorlar sahili.
onların boşalttığı alanlara serçeler yerleşiyorlar. yine de ürkek, bir kaç parça yiyecek bulma telaşında, tedirgin.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...