herhangi şeyler - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

herhangi şeyler

buraları okuyor mu bilmem. bir seferinde söylemiştim de şöyle bir bakıp gitmişti. şimdi rammstein dinlerken geldi aklıma. demişti ki; ne tür müzik dinliyorsun? oburum diyeceğime müzik konusunda boş boğazım dedim yanlışlıkla. demek istediğim aslında midesizim, kulağıma ve yüreğime yakışanı dinlerim olacaktı. diyemedim zafer peker gibi. okuyorsa şimdi dedim işte. okumuyorsa da dostlar sağ olsun. aslında demek istediğim tam olarak bu da değildi. internetten gazete okuyamayanlardanım ben. müzik dinleme konusunda da benzer kifayetsizliğim vardır. youtube, fizy, falan da hak getire dolayısı ile. müzik; ya setten ya winampdan dinlenir. ha pratik oluyor diye sinemayı online izliyorum şimdi yalan yok. ama bunlar da üzerinde durulacak şeyler değil. ben unuttum sen de unut.
hayır hasta falan değilim. aslına bakarsan mutsuz da değilim. hani kendimi harap edecek kadar yani. yoksa bir parça hüznün kimseye zararı olmaz.
ama işte herkesin ve bazen benim de gaza gelip söylediğim gibi hayat, tuhaf falan değil düpedüz acımasız lan. düşünsene, hiç bir şey düşünmezken en alakasız yer ve zamanda iğne deliği kadar ilgili herhangi bir olay, obje, ortam ooof offff dedirtiyor. nostaljik ve acı çağrışımlar yaptırıyor, muhammed ali'den sağlam ve sağdan bir kroşe yemiş gibi oluyorsun. ama nakavt olmuyorsun. bu kötü. nakavt olsan duşunu alır evine gidersin. sallanıyor sallanıyor sallanıyorsun. yıkılmıyorsun ama. ayakta, dik durmaya çalışıyorsun. zor oluyor belki ama mücadele ediyorsun. işte bu güzel.
..
güzel bir başka şey de şarkılar elbette. bu sabah mesela ki sendrom sabahlarının en bunaltanlarından biri. lakin bir şarkı var ki, tüm gününü değiştirebiliyor insanın. fransız bir dilber söylüyor üstelik. güzel de söylüyor hani. daha önce duymama rağmen bu kadar çok hoşuma gitmemişti. şimdi her sevdiğim şarkıya yaptığım gibi ona da yüzbeşinci tekrarı yaptırıyorum. bilirsin şarkıyı. mon amour mon ami. ama sen virginie ledoyen'den dinle bir de.
..
işini böyle tutkuyla yapanları severim ben usta. hayranlıkla izlerim. kitaplar da yazar ya ne yaparsan yap, çöp bile döküyorsan tutkuyla aşkla yap diye. hadi oradan lan diyorum bazen. ama gözümle görünce olayı, bu lafı kendime çeviriyorum. dün pazar öğle sonrası altmışlarının ilkbaharında karşı apartmanda bir adam balkonunu yıkıyordu mesela. öyle iştahla, öyle maharetle yıkıyordu ki balkonunu, işimi gücümü hatta telefondaki arkadaşımı bırakıp onu izledim. balkon insanlarını izlemeyi sevdiğimi söylemiş miydim? çiçekleri vardı bir de balkonda. demiştim pek anlamam çiçeklerden. güzel çiçeklerdi ama. huşu içinde, ibadet edercesine, itina ile yıkıyordu balkonu. arada da çiçeklerle konuşuyordu sanki. bilemedim. ama öyle sakin öylesine huzurlu. kıskandım. benim balkona baktım sonra. bağlasan kimse durmaz cinsinden hani. tembeldim çok. film izleyip abur cubur yiyordum. nasıl oluyorsa kilo da almıyordum. okumuyordum. yazmıyordum da sonra. sonrası mon amour mon ami işte... bir de o abi çiçeklerler konuşuyordu sanki.
.
virginia ledoyen - mon amour mon ami