ve hatta eylül ile sınırlamayalım yılda bir kere gelen bu güzelliği. sonbahar olsun adın. ve dolayısı ile eylül olsun, ekim olsun ve bir de kasım.
bunlardan başkası yalan istanbul.
ve güzel istanbul, diyorum ki; bugünkü gibi seni ve beni aydınlatan güneş, güleç yüzünü hep göstersin ama yakmasın ve rüzgar essin, alabildiğine savursun kararsız yaprakları bir yandan öbür yana hüznümü dağıtır gibi tıpkı. adın ekim olsun.
ve bu sabah olduğu gibi canım hiç istemediğimde işe gitmek senin en sevdiğim köyünün sokaklarını nefesim kesilene dek arşınlayayım sabahın en tenha saatlerinde. sonra karşıma çıkan ilk salaş kafede soluklanayım. bir iki de bir şey atıştırayım izninle kahvaltı niyetine. hem belli mi olur ince belliye yarenlik etsin diye garsondan yahut yan masadan bir dal sigara bile otlanır karşılıklı içerdik senle. eski günlerden bahsederdik. eski galata köprüsünden, troleybüslerden, kum plajından, kapanmayan diz yaralarımın müsebbibi mahalle maçlarından falan... sonra ver elini bahariye, oradan moda.
sarıya mı yoksa kahverengiye mi gönül vereceğine karar veremeyen şaşkın yapraklara inat ve sanki onlara nazire yapan kimi yazdan kopamayan sıfır kollu kimi de abartı montlu mevsim sarhoşu yurdum insanlarının, sarmaş dolaş aşık ve maşuklarının, mevsim sebze ve meyvelerini en tok sesleriyle satan seyyar satıcılarının arasında serseri bir yaprak gibi dolanayım.
diyorum ki canım istanbul, adın kasım olsun.
.