neyse bu fani şeyleri bırakıp günümüz gerçeklerine mesela vedat özdemiroğlu'na gülelim. çok gülerek en bi keyiflenerek okuduğum yazısını yazmış sanki bu hafta. güldüğüm cümlelerin sonuna smayli(:) bile koydum. çok güldüğüme daha çok parantez koydum. o derece... kitapların altını çizmeyi çok severim. bebek kafası yüzünden şimdi mizah dergilerinin de altını çiziyorum. farzı misal; rakı bardağına düşmüş erik gibi çimler. vedat ağabey ne içtin söyle biz de içelim....
bu arada mevsim normallerinin altında kahvaltı yaptığım için gittiğim kafede bi tost bi çay söyledim. bi çay bi kaşarlının yanında iki domates, bir hıyar ve bolca patates kızartması getirdiler. şaşırmadım da. çok geldi. tostu ve hıyarı yedim. ötekileri kafemizin kadrolu kedilerine hibe ettim.
lakin ikinci çayımı hala getirmedi cıvık garson. unuttu herhalde. neyse vedat abiden devam edelim biz. arada iş ilanlarına bakıyorum elimdeki gazetenin.... ama sıcaktan mı yoksa artık kusma raddesine gelen bu arama ritülleri yüzünden mi bilinmez bir tuhaf okuyorum. misal masko'yu moskova okuyorum ikidir. zaten artık bu topraklarda pek şansımın kalmadığını düşünüyorum. nerdeyse bir senedir istanbul'daki iş sahiplerinin yarısı ile görüşüp yarısının yarısında çalışmış biri olarak kalan son çeyrekte şansım real madrid karşısındaki tophane tayfun kadar usta...
ki zaten bu kıtlıkta bir de numunelerle karşılaşmıyor mu insan. artan sıcakla birlikte iyice delleniyor. hayır para sahibi olmuş ama adam olamamış insan müsveddelerindeki tripleri, yukarıdan bakışlı lafları duysanız siz de benim gibi allah yarattı demeyip kafa göz dalarsınız. lan sümüklü sen kısa pantolonla dolaşırken ben facitle mizan yapıyordum be.
bak gene sinirlendim. yemin ediyorum beni buluyorlar. lost adasının çekimi gibi bir acayip güç var ama ne olduğunu bulamadım hala. yoksa ada'mı böyle istiyor ya da ölmek ne garip şey anne.
.