otobanın kenarına gelişi güzel sıralanmış o beyaz papatyalar kar yağmış
izlenimi veriyor akşamın alacakaranlığında. aldatıyor insanı da ben
artık aldanmıyorum insanlara. giderek çünkü birbirlerine daha çok
benziyorlar. bir şeylere binerken inerken, yolda yürürken, durakta
beklerken, konuşurken, gülerken ve hatta susarken hep aynılar.
ikiyüzlüler, benciller, yalakalar, çıkarcılar, samimi değil hiç biri.
masum da.... elbet sizi tenzih ederim saygıdeğer beyefendi ve siz genç hanımefendi.
siz o mutlu azınlıktan daha azınlıkta olan bireylersiniz. sizler de
olmasanız toplayıp tası tarağı gidelim zati bu diyardan. ama işte böyle
havalarda eve de kapanmak istemiyor insan ve fakat dışarıdaki kalabalığa,
hengameye, istanbul trafiğine de mahkum olmak istemiyor. nereye
tükürsen kıl yumağı. gelirken gördüm çok zor zamanlar geçiriyorlardı o
trafikte. yine de bugünlerde en güzel koku henüz biçilmiş çimen kokusu
olsa gerek. lakin bu iyi mi oldu kötü mü oldu bilemedim. zira insanoğlu
zamanın çok çabuk geçtiğini hayatının köşe taşlarını hatırladığı zaman
daha bir kavrıyor ve kahırlanıyor. ve bazen bu zamana ait olmadığını
düşünürüm de hangi zamana ait olduğumu çıkaramam. belki de zaman doğru
mekan yanlıştır.
kim bilir? ben bilmiyorum.
.