sıradan hatta koskocaman bir hiç olarak değerlendirebileceğim şu manasız günde yine de yaşanmış bir sürü hikaye aktarabilirim size. ama şimdi ne her gün ağız dolusu küfür ettiğim insan öğüten bankanın kartal şubesindeki bugüne kadar ettiğim küfürleri geri aldıran hoş ve nazik kadından söz edeceğim ne de trendeki harlem sokağının beyaz serserileri kılıklı insan azmanı olağan şüpheliler ile girdiğim göz dalaşından. yukarıdaki kareye beni çeken neydi bilmiyorum. istasyondan çıkmak üzere iki adım inmiştim ki merdivenlerden o görüntüyle karşı karşıya kaldım. hani alakasız zamanda bir kokunun yahut müziğin hafızanızla birlikte tüm bedeninize hakim olduğu o kısacık andan bahsediyorum. sadece o kareyi gördüm. iki basamak geri çıkma ihtiyacı hissettim. geriden gelen yolcuların şaşkın ve meraklı bakışlarına aldırmadan sadece o görüntüye kilitlendim. bu durum ne kadar sürdü bilmiyorum. nuri bilge ceylan objektifinden çıkmış bir portre izliyordum sanki. ama sadece bakmak istedim. o kadar. ilk anda hiç bir şey düşünemedim. uzayan bomboş bir yol. bir boşluk gördüm önce. sonra da kendimi.
ve daha sonra geriye giden adımlarla evimin yolunu tuttum.
evet hepsi bu sanırım.
boş, bomboş...
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...