bir metrobüs hatıratı - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bir metrobüs hatıratı

efendim tarihimin en uzun işsizlik döneminde (ki yaklaşık bir buçuk aya tekabül ediyor) doğduğun yer değil doyduğun yer önemlidir düsturu ile kadıköy'ümü bırakıp istanbul kazan ben kepçe dolaşıyorum. haliyle bu arada toplu ve topsuz bilimum ulaşım gereçlerini kullanıyoruz. işte onlardan son günlerde en sık kullandığım metrobüslerle ilgili altın değerindeki tespit ve teşbihlerimi paylaşmak istedim. arz ederim.

*ilk olarak benim bugün yaptığım gibi akbili telaşla perondaki turnikeye bastıktan sonra bir de bindiğin otobüsten bozma metrobüse basmaya çalışma. sakin ol, panik yapma. acelen varsa da akbili perondaki cihaza basar basmaz bir yandan koşarken diğer yandan akbili cebine veya çantaya koymaya çalış. zor değil iki pratikten sonra istanbulun koşarken akbilini en hızlı çantasına veya cebine koyan yolcusu olabilir hatta gines rekorlar kitabına adını yazadırabilirsin. ihtiyacın olan tek şey konsantrasyon... haydi durma just do it...

* yine bugün istanbul üniversitesi avcılar kampüsünde okuduğunu (muhtemelen mühendislik) tahmin ettiğim öğrenci kardeşimden aldığım tüyo ile söğütlüçeşme'den avcılar'a tek akbille gidebilirsin. hem de kalabalığa kargaşaya girmeden. nasıl mı?
şöyle ki; benim yapmak istediğim gibi zincirlikuyu da aktarma yapma. oturarak avcılara gidebilirsin ama bir kez daha akbile basmak zorunda kalabilirsin. yok abi söğütlüde zaten oturdum edirnekapı'ya kadar yumurtam soğumasın ordan da ücretsiz aktarma yaparım dersen, muazzam bir kalabalıkla ve kimin eli kimin neresinde bilemeden gidersin. ama mecidiyeköy'de aktarmanı yaparsan hem ücretsiz hem de sakin bir metrobüse binme şansın olabilir. evet.

* keza söğütlüçeşme'den zincirliye ayakta rahat rahat 15 dk.da gidiyorsun mesele yok. ama daha uzun mesafe gideceksen ve şayet benim gibi uzun boyluysan arkanı sağlama alacaksın bi kere. hayır canım yanlış anlamayın hemen. beliniz ağrımasın diye orta boşluktaki yaslangaçlara gönül rahatlığı ile dayayın belinizi. yoksa nerdeee o eski fordcular!

*diyelim belinizi sağlama aldınız ama yol uzun oturma ihtiyacı hissettiniz ve yolun yarısında bir yer boşaldı oturuyorum mu oturmayayım mı diye tereddüt ederseniz o koltuk gider. çünkü niye; her toplu taşıma aracında olduğu gibi koltuk kararsızları ve fetişistleri var. oturduğu koltuğu beğenmeyip boşalan diğer koltukları kesen. siz tereddüt ederken önünüzdeki koltuğun gitmesi yetmiyormuş gibi bi de fetişistin boşalttığı koltuk da gider arada. yani ne pirinç ne de bulgur kalır geriye. o yüzden tereddüt yok aşk var!

* sonra bir de bu son model yeşil otobüs yahut metrobüslerde koca koca cep telefonu ile konuşmak yasak işaretleri olmasına rağmen millet çatır çatır konuşuyor. ne bileyim eskiden şoför olmadı fahri devlet görevlisi konumundaki bir bey amca yahut hanım abla kesin cıngar çıkarırdı. hele bir seferinde hiç unutmam bizzat iki yüz iki üstbostancı-taksim hattı şoförü yolcuyla inatlaştı adam kontak kapattı yahu... sen o telefonu kapatmazsan ben de gitmiyorum arkadaş dedi. hem de erman toroğlu jargonuyla. ama şimdi nerdeee o eski şoförler! kimse karışmıyor. dolayısı ile ben de konuştum çatır çatır ayıptır söylemesi. pek de keyifli oluyormuş böyle meskun mahalde yasaklı telefon konuşması.

* en üzücü olanı sona sakladım maalesef. her şeyi, koltuğu konforu, hızı, sürati zamanlaması iyi hoş da. içi bi nahoş bu metrobüslerin yahu. klima açık olmasına rağmen birinde, iki sefer bayılma yahut başka bi histeri geçirdim. kendimi en yakın istasyonda zor attım dışarı. lan bi gün helak olacak ilk metrobüs şehidi olacağız derken acı haberi bugün okudum gazeteden. maalesef bir amca kalp krizi geçirmiş ve vefat etmiş. havalandırmayı şoförün insafına bırakmasınlar... yahut başka bir çözüm bulsunlar... şoför veya su bazlı bazen ciddi havalandırma problemi oluyor bu aletlerin. evet.
.