bazı şeyler - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler

- kafadan söyleyeyim. benim gibi rehavet'ler, oblomov'lar ve daha bilimumlar için yıllık izin en az bir buçuk en çok on iki ay olmalı! öyle.

- tatil önü ve sonralarında çok farklı iki kişilik oluyorum ben. normalde dayanamadığım çocuk vızıltısı, sinek ısırtısı vs. şeyler tatil öncesi dokunmuyor bilakis sado mazoşist bir keyif veriyor.
a acayip iki yüzlü yapıyor insanı. misal otobüste arkada uslu durmayan, zırlayan çocuğunu güya korkutmak için "beyfendi kızar mısınız çocuğa dediğinde bir bayan "...
 " aa olur mu han'fendi kızılır mı bu çocuğa. çocuktur yapar" diyebilecek genişlikte oluyorsun. lakin dönüşte ise tam tersi psikozda, suyu zamanında getirmeyen muavini dövecek kıvamda oluyorsun misal!

- beni en çok şaşırtan şey. kırmızı ışıkta duran cumhurbaşkanına şaşan yurdum insanı timsali 4 senedir görmediğim kuzey ege'nin aynı temizliğinde kalması. vallahi bravo. adamlar tutmuş. temiz tutmuş. valla.

- büyükşehir, iş yaşamı monotonluğu, dakikliği o kadar işlemiş ki bünyeye, denize gir-yağlan-güneşlen-sallan-yuvarlan- kitap oku- denize gir-yağlan-güneşlen-kitap oku hede hödölerini uzmanlara da kulak vererek sabah ona kadar akşam dörtten sonra yerine getiriyorsun. tatil mi yapıyorsun organize işler mi belli değil..

- buranın (kuzey ege hava ve yer sahası) insanı garip. ya kimseyi rahatsız etmek istemediklerinden ya da bu şehirli insana güvenmediklerinden olsa gerek en arkadan en öne koşar adım gelip dolmuş ücretlerini kendileri veriyorlar. ha şimdi bana uzatacak, oradan verecek diye tetikte bekletip ayar ediyorlar boş yere insanı. ama bak şoförler her yerde aynı, orası ayrı.

- en hüzünlüsü de, konakladığın ya da pineklediğin yerde bu kısa tatilin boyunca şezlongda lobide, yemekte karşılaştığın, muhabbetin olmasa bile gizli bir yakınlık sağladığın insanların her geçen akşam birer birer eksilmesini fark ediyorsun. ve bir akşam senin eksildiğini de farkeden birisi olacak mı acaba diye düşünüyorsun. salakça belki ama öyle.

- sonra şey var bi de. matah bir şeymiş gibi. yaptığı üç paralık tatili ballandıra, sulandıra anlatanlar, bloguna anatomisini, kardiyografisini yazanlar, fırıncı küreğinden hallice ayaklarının fotolarını koyanlar var. kıl olurum bunlara ben.
evet...
.