tag:blogger.com,1999:blog-33353994688258223602024-03-19T12:39:52.510+03:00kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalımithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comBlogger1735125tag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-5295136728026388462024-03-19T06:40:00.017+03:002024-03-19T12:38:53.272+03:00diva yorgun<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9Z_DMNV5O2Dco5zkM-mFqEOehfnR370gyKGqJS9abVx3dN_9uVNdxJ3iRkdXIuX_SBPCj6Nwgtt5hARwy4ZfaaMYtew74PyThvv2jFiW0jGcBEddiKkCDDsbg4NmEsrF32XRs-hHf3QlDn8mEDJGaev49Ud_XISllTC7dq0V7wJbUKtSsJYXDmpZiiEab/s4032/IMG_4976.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3024" data-original-width="4032" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9Z_DMNV5O2Dco5zkM-mFqEOehfnR370gyKGqJS9abVx3dN_9uVNdxJ3iRkdXIuX_SBPCj6Nwgtt5hARwy4ZfaaMYtew74PyThvv2jFiW0jGcBEddiKkCDDsbg4NmEsrF32XRs-hHf3QlDn8mEDJGaev49Ud_XISllTC7dq0V7wJbUKtSsJYXDmpZiiEab/s320/IMG_4976.jpeg" width="320" /></a></div><br /></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><span style="font-family: arial;">altı sıfır dokuz saat. dışarısı hala karanlık. bu sene böyle sevgili ibrahim; sahurdan sonra uyku bana haram! üstelik bir de melike şahin, akşamdan beri diva yorgun’u söylüyor kafamın içinde. niye bilmem? halbuki en son on gün önce falan dinlemiş olmalıyım bu şarkıyı. belki de yirmi. önemli mi? değil. şimdi işte beynimin çeperlerinde bu şarkı yankılanıyor. bir yandan yazıyorum. bir yandan kafamın dört bir yanına yayılmış tilkileri toparlamaya çalışıyorum.</span><div><span style="font-family: arial;">hangisi zor, bazen karar vermekte güçlük çekiyorum. kırk tilkili, sıkıntının biri bitmeden ötekinin başladığı stresli, hareketli bir hayat mı yoksa tatsız, tutsuz, aksiyonsuz, sıkıntısız, sözsüz, sazsız tek düze bir hayat mı? </span><div><span style="font-family: arial;">‘elbette birincisi’ diyor içeriden bir ses.</span></div><div><span style="font-family: arial;"> ‘o vakit şikayetlenme otur, güven ve “akışa bırak” kendini’ diyor öteki ses. o sırada kafamdaki melike; “gözlerine baktığımda yedi cihan birleşir” diyor. benim göz kapaklarım ağırlaşıyor. sanki birkaç saniyeliğine onu bana gülümserken görür gibi oluyorum.</span></div><div><span style="font-family: arial;">sesler, renkler ve düşler böyle böyle birbirine karışıyor ibrahim. rüyalarım gerçeğe, hakikat serapa boyanıyor. mart baharında tüm yapraklarını dökmüş kış ağaçları gibi kala kalıyorum. üşüyorum. en çok ayaklarım ve ellerim. evet bu mevsimde hala çok üşüyorlar. cemreler geçeli, yaren leylek geleli çok oldu halbuki. şarkıya odaklanayım bari diyorum. tilkiler rahat durmuyorlar. çekiştiriyorlar dört bir yandan. yaklaşık on gündür beklemenin dayanılmaz ağırlığı altında eziliyorum oysa. ne olurdu diyorum her gün. tanrım azıcık gamsız, biraz pervasız haşr etseydin bu kulunu. ama hemen tövbe istiğfar ediyorum. hikmetinden sual olunmaz. biz aciz kulların aklı ermez diyorum. sonra.. tilkilerden birini kuyruğundan tutuyorum hayvanın canı çok yandıysa demek öyle bir çığlık atıyor ki bir an için melike bile susuyor. diğer tilkiler korkudan sıvışıyorlar. hava yavaş yavaş aydınlanıyor. çatıdaki martılar kahvaltıdan önceki son konuşmalarını yapıyorlar. ben elimde beklemek tilkisi, beynimde diva melike olduğu halde yeni bir güne merhaba diyorum. merhaba salı..merhaba ibrahim. merhaba melike!</span></div></div><div><span style="font-family: arial;">.</span></div><div><a href="https://youtu.be/9ZIBcQBJnRU?si=cUNPWFmnoRpq0vga" target="_blank"><span style="font-family: arial;">melike şahin - diva yorgun</span></a></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-5971523875751608612024-03-18T07:49:00.002+03:002024-03-19T07:03:27.888+03:00super mario<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo_4XWYhoanULsAg3i7fsrPoyNH7FVecbVC1uUdnsiQTCAfEm1R-uM_SV7KWcFnMj92Tut7XlOTFAe72eDCZTn4M4lJoJBqT5B1_NgWRVfL_jFe1GEXfo1WWJf0qpzy7OLIIJHUXvclwfP3YTgvIX38O8MwxBEiEbdZ_WVal1skTz_jfOPmAdk7mG-fwSx/s4032/IMG_5407.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo_4XWYhoanULsAg3i7fsrPoyNH7FVecbVC1uUdnsiQTCAfEm1R-uM_SV7KWcFnMj92Tut7XlOTFAe72eDCZTn4M4lJoJBqT5B1_NgWRVfL_jFe1GEXfo1WWJf0qpzy7OLIIJHUXvclwfP3YTgvIX38O8MwxBEiEbdZ_WVal1skTz_jfOPmAdk7mG-fwSx/s320/IMG_5407.jpeg" width="240" /></a></div><br /><div><br /></div><span style="font-family: arial;">otobüsün mekanik sesi, bir sonraki durak narçiçeği dediğinde ben mario’yu düşünüyordum. oysa hayatımda hiç süper mario oynamadım. fakat şu son zamanlarda geriye doğru baktığımda mario gibi görüyorum kendimi. aştığım, atladığım stres ve engel temaşalarının haddi hesabı yok. bilader bunca stresi iyi yönetiyorsun derken bilge abimiz feridun, yavaşla, frene bas ve akışına bırak dedi. ikisi de kendi zaviyelerinden haklıydı. ama ben de haklıydım. ve yalnızdım. isterdim ki bu yükü beraber taşıyacağım, yalandan değil gerçekten müttefik olacak biri dursaydı sol yanımda. yorulduğumuzda iki soluklanmak için oturup şakalaşmayı, dünyanın en ciddi sorunlarını ciddiye almadan güle oynaya yola devam etmeyi isterdim. zorlukları da kolaylıkları da birlikte aşmayı, bir nehirden karşıya geçer gibi. ama işte hayat sevgili ibrahim. herkese, her istediğini vermiyor.</span> <div><br /></div><div><a href="https://youtu.be/j7det57k3Fc?si=r3mvdNvfoEuWXt9u" target="_blank">chien noir - lumiere bleue</a></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-32454198532898970052024-03-17T06:06:00.011+03:002024-03-17T14:25:47.090+03:0057.mektup<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAYrmyrycZ-_1MI7bINkOuQse95ZPbt6EjSpdBLdYDourN3_1KfQPZA_bIUJ_ZpHmbAosuHRopWaczs2BCIxiXidt3MqDV2u7sHuTq8zYpysBYVzzexjFOw6KFeR2DNsAUy9S_D6pusByyPjuMka8h6CQ4LPINDWN6aSnOlzkPG47mS9NQteMnCY4sS3jg/s4032/IMG_5397.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAYrmyrycZ-_1MI7bINkOuQse95ZPbt6EjSpdBLdYDourN3_1KfQPZA_bIUJ_ZpHmbAosuHRopWaczs2BCIxiXidt3MqDV2u7sHuTq8zYpysBYVzzexjFOw6KFeR2DNsAUy9S_D6pusByyPjuMka8h6CQ4LPINDWN6aSnOlzkPG47mS9NQteMnCY4sS3jg/s320/IMG_5397.jpeg" width="240" /></a></div><br /><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><span style="font-family: arial;">hiçbir şey diyorum sevgili leyla; göründüğü gibi değil. son günlerde buralarda uçuşan mutluluklu, heyecanlı ve umut dolu, yakası ve bağrı açık ilk yaz cümleleri yanıltmasın seni. içim ve dahi dışım söylemek isteyip de söyleyemediklerimle dolu sana karşı. oysa anlamlı suskunluklarımız, anlamsız muhabbetlere dönüşüyor her defasında. fakat bir türlü diyemiyorum. zira bu yük bana yeterince ağırken seni de bu yükün altına dahil etmek hiç adil gelmiyor bana. sâfi bencillik olur çünkü. sâfi bencillik.</span><div><span style="font-family: arial;">ama ve lakin yoruldum da öte yandan..</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">şimdi işte; saat sahuru biraz geçiyor. yine uyku yok. yine huzur ve tat yok. sıkıntı, korku ve endişe var. biraz da gözyaşı.</span></div><div><span style="font-family: arial;">evet, bu topraklarda yüzyıllardır “erkekler ağlamaz” ve “erkekler güçlü ve metanetli olur” dediler. çelimsiz-toraman, sabırlı-tezcanlı, gamsız-endişeli, sanatçı-sporcu, cüretkâr-naif ayrımı yapmadan hepimizi bu öğretideki kayığa doldurdular. ama şimdi işte yorgunum yıllardır güçlü durmaktan. </span></div><div><span style="font-family: arial;">yorgun ve ağlamaklı. </span></div><div><span style="font-family: arial;">ağlamaklı ve korkak! </span></div><div><span style="font-family: arial;">en saçma film sahnelerinde ağlıyorum artık erkekler ağlamaz sözüne inat. göz kapaklarımda çünkü afrika’nın kuraklığına yetecek yaşlar birikti yıllardır. </span></div><div><span style="font-family: arial;">ve korkuyorum. </span></div><div><span style="font-family: arial;">çok korkuyorum. seni dünya gözüyle görememekten, kokunu duyamadan, teninin sıcaklığını hissetmeden diyorum ölüp gitmekten korkuyorum. ölesiye korkuyorum. hakeza, iki aydır ara ara vuran ağrılarım için kötü bir şey çıkacak diye doktora gitmekten de korkuyorum. ve bugüne kadar geldiğim o tekdüze çizgiden şaşmadan, aynı tatsızlık ve huzursuzlukla sona ermekten korkuyorum. </span></div><div><span style="font-family: arial;">yaş aldıkça diyorum; insanın kendisi gibi korkuları da değişiyor demek ki! </span></div><div><span style="font-family: arial;">eskiden misal; uçağa binmekten, beden dersinde ters takla atamayıp bütün sınıfa rezil olmaktan falan korkardım. şimdiyse böyle şeyler,, ..</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">ama hiçbir şey yazıldığı gibi değil sevgili leyla. </span></div><div><span style="font-family: arial;">hiçbir şey. </span></div><div><span style="font-family: arial;">okunduğu gibi de değil.., </span></div><div><span style="font-family: arial;">yazdıkları çoğu zaman yapacaklarının teminatı olamıyor insanın çünkü.. bilirsin?</span></div><div><span style="font-family: arial;">şartlar denen o vahim şey yüzünden.</span></div><div><span style="font-family: arial;">ama ve yine de keşkenin o kolaycı şemsiyesinin altına sığınmak istemiyorum. yıllardır olduğu gibi ‘zor bizim işimiz imkansız biraz zaman alır’ demek isterdim. ama… keşke… diyorum. keşke. farklı zamanlarda tanışmış olsaydık.. farklı. yerler ve zaman..</span></div><div><span style="font-family: arial;">ve..</span></div><div><span style="font-family: arial;">elbette hiçbir şey, u-mutlu ve heyecanlı cümlelerin yerini tutamaz. bu yüzden ben de sana hüzün yerine huzur veren yazılar yazmayı çok isterdim. bilhassa takvimlerin bahara beş varı gösterdiği bu vakitlerde. lakin bilirsin insan yazgısını ve kendini aşamıyor bazen. ben de aşamıyorum. aşamadım. affet..</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">ama ve yine de sevgilim; bu seni sevmiyorum demek değildir. çünkü, </span><span style="font-family: arial;">hiçbir şey ama hiçbir şey; aramızda olan ve olmayan onca şeye rağmen sana olan meftunluğumu kalbimden silemeyecek. sen inansan da inanmasam da. bu böyle. ben sevgimi biliyorum. ve sevgime kefilim. sana inandığım gibi inanıyorum sevgime de.</span></div><div><span style="font-family: arial;">çünkü hiçbir şey sevgilim, saf sevgiden büyük değildir…</span></div><div><span style="font-family: arial;">.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><a href="https://youtu.be/_8EWKs4KP9k?si=4eM6_URjKf_DsVBD" target="_blank">mfö - gözyaşlarım bitti mi sandın?</a></span></div><div><br /></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-81392924319778652412024-03-16T14:25:00.004+03:002024-03-17T08:12:37.027+03:00ne çok uçak var di’mi ?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhviWuzibMHgD8Udod9SAYC0RekqejKQCsZnvu1__MaGivUrKDG7jDREk2bKs19InAvgsDt-5oiFujfj46IR9ugibdAKDrSsCmFmtIFx3SEd3G-EGIt8ssWVWCyvQKZjGOLTX5U3R978CYDG7xqdSrvno4ykQM4WaOBDjS7gYIEbkQwif-XMD3YIveQ786i/s3706/IMG_5423.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2822" data-original-width="3706" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhviWuzibMHgD8Udod9SAYC0RekqejKQCsZnvu1__MaGivUrKDG7jDREk2bKs19InAvgsDt-5oiFujfj46IR9ugibdAKDrSsCmFmtIFx3SEd3G-EGIt8ssWVWCyvQKZjGOLTX5U3R978CYDG7xqdSrvno4ykQM4WaOBDjS7gYIEbkQwif-XMD3YIveQ786i/s320/IMG_5423.jpeg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div><br /></div><span style="font-family: arial;">bu sabah diyorum sevgilim, sahurdan sonra dünyanın bütün uçakları bizim apartmanın üzerinden geçti sanki. bir, üç, yedi, on dört, yirmi dokuz, otuz altı, kırk beş, elli sekiz, altmış iki, yetmiş dokuz, seksen sekiz derken saymayı unuttum. o uçaklardan birine bindim. sol kanat tarafına kuruldum. hava henüz aydınlanmamıştı. ama tamamen karanlık da değildi. alacakaranlık derler ya o tattaydı. günün en sevdiğim saatiydi. büyük bir sessizliğin dünyaya hakim olduğu yegane zamandı zira. ve bu muhteşem anda sana doğru uçacaktım. pencere kenarındaydım. ayaklarım yerden kesilmiş. bulutların üstündeyim. çünkü sana geliyordum. bütün imkansızlıklarımı, derdest olmuş hüzünlerimi olduğu yerde bırakıp hatta kendimi bile unutup yalnız sende kalmaya, senle bir olmaya soyundum. umut ve sevinçle birlikte tanıdık başka bir his vardı içimde. ömrümde bu kadar çok en son ne vakit heyecanlanmıştım hatırlamıyordum. kaptanımız o seksi anonsuyla hava durumu, rota ve tahmini varış süremizi çoktan tayin etmişti. lacivert üniformalı, hafif makyajlı hostesler acil durum vaziyetinde yapılacakları anlattılar el ve kol hareketleriyle. ben ise bunca zamandır sana olan sevgimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyordum hala. elimi ve ayağımı nereye koyacağımı bilmediğim zamanlardaki gibi tutuktum. ama işte bugün başkaydı. her zaman ki günlerden farklıydı. heyecanlıydım. senle doluydum. ellerimde çiçekler, yüzümde kocaman bir gülümseme tarifeli bir uçaktaydım. ta ki sokaktan gelen o sesle uyanana kadar!! </span><div>.</div><div><a href="https://youtu.be/mb-qe3ZCwbg?si=wgFFIzWyw7rAyzF4" target="_blank">merve yavuz - gün gelir</a></div><br />mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-21239568062696377472024-03-15T08:56:00.017+03:002024-03-15T12:51:25.525+03:00sevgili türk telekom<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-Z_tPg2sL8h0/ZfPlJ8OlBUI/AAAAAAAAJ7w/2ByqV-lm4lYhAUQAyNadQNeSdhXXNNBWgCK4BGAsYHg/s2000/DSC04387.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1333" data-original-width="2000" height="266" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Z_tPg2sL8h0/ZfPlJ8OlBUI/AAAAAAAAJ7w/2ByqV-lm4lYhAUQAyNadQNeSdhXXNNBWgCK4BGAsYHg/w400-h266/DSC04387.jpg" width="400" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><p><span style="font-family: arial;">teknolojik gelişmeleri yakından takip edip yapay zekayı falan kullanıyorsunuz. iyi de ediyorsunuz belki ama işte ne yapsanız yine de eksik bir şey oluyor. sonuçta hatasız kul olmadığı gibi insan yapımı yapay zekalarda da aksini iddia edemeyiz. <br />öyle değil mi?</span></p><p><span style="font-family: arial;">bu bağlamda öncelikle konuyu değil ama -yüksek müsaadelerinizle- ayaklarımı uzatıp rahat bir ortamda devam etmek istiyorum mektubuma. bu size ilk mektubum, o yüzden kelimelerimi dikkatli seçmek istiyorum ki hakkımda yalan yanlış bir yargıya erişmeyin.</span></p><p><span style="font-family: arial;">hah doğru evet. size kendimi tanıtmadım. ne büyük küstahlık!</span></p><p><span style="font-family: arial;">efendim. ben deniz, mithad selim. kırk üç yaşındayım. bir annem. bir de kedim var. hadi kediyi söyledin de anneni niye karıştırıyorsun bu işe dediğinizi duyar gibi oldum.</span></p><p><span style="font-family: arial;">doğru mu duymuşum?</span></p><p><span style="font-family: arial;">doğru duymuşum. <br /></span><span style="font-family: arial;">sorun çünkü annemle ilgili. doğrusu atalarıyla ilgili. yani e</span><span style="font-family: arial;">fendim meselenin özü şu; ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü şartlar neticesinde istemesek de müşteri hizmetlerinizi arayıp yüz otuz altı tuşa bastıktan sonra geçemediğimiz güvenlik aşamasının son halkasında annemizin kızlık soyadı soruluyor malumunuz. genelde de ilk iki harfiyle başlayan kelimeler isteniyor. buraya kadar her şey tamam. her şey evritink is okey. ama ve lakin dilemmalarım, çıkmazlarım ve kendimi örselemelerim işte tam da bu noktada daha doğrusu anne kızlık soyadının ikinci harfinde başlıyor.</span></p><p><span style="font-family: arial;">neden mi?</span></p><p><span style="font-family: arial;">şöyle ki; annemin babasının babası rahmetli edremit dedem soyadı kanunu çıktığında silifkeli olmasına rağmen neden bilmem eğridirli soyadını almış. artık eğridir gölü ve havarisi hayali olduğu için mi yoksa çok sevdiği kız eğridirli olduğu için midir bilinmez. almış. anneme ve kardeşlerine bırakmış. biz mahdumlarını da bir takım özel ve kurum kuruluşlarında eğridirli soyadını tuşlamak zorunda bırakmıştır.</span></p><p><span style="font-family: arial;">sanırım mevzunun ve zurnanın zırt dediği yeri anlıyorsunuz yavaş yavaş.</span></p><p><span style="font-family: arial;">anne kızlık soyadının birinci harfiyle başlayan kelimede hiç bir sorun yok. her seferinde eğridir demek işimi görüyor. lakin ikinci harfte uludağ karına yahut sahra çölünün kumuna saplanmış araç gibi patinaj üzerine patinaj yapıyorum. çünkü ve zira; yumuşak g ile başlayan ne bir kelime ne de bunu anlayıp yorumlayacak yapay zeka dünyaya gelmedi daha. yine de pes etmedim ama. türk aklımı, karadeniz pratik zekamı kullandım! <br />dedim lan nasılsa yapaydır bu herze, G ile Ğ ayrımını yapamaz. G ile başlayan isim şehir bitki hayvan aklıma ne geldiyse söyledim. <br />fakat anlamadı yapay şey. sizi anlamıyorum diyor da başka bir şey demiyor. <br />son çare yumuşak G sesini çıkarmaya çalıştım artık. nasıl öğürdüysem annem garibim, yaşamam sebebim, boğazımda bir şey kaldı zannedip o narin bedeni ve fıtıklı beliyle, bir seksenlik bana heimlich manevrası yapmaya kalktı. ben durumu izah edene kadar kadıncağızın fıtığı iki yerden attı. sonuçta ikinci harfi söyleyemeyince sistem bizi dışarı attı. almanya'ya çalışmaya gelmiş gurbetçi gibi dışladı. ama yılmadım..</span></p><p><span style="font-family: arial;">anne tarafı dedem silifke'liydi fakat baba tarafı dedem bafra'lı, inat necmiymiş. ayrıca da pehlivan. pes etmek ne demek bilmezmiş. zaten bir çarşambalı mustafa dağıstanlı, bir de benim dedem diye söylemiyorum ama öyleymiş. hiç yenilmemişler!</span></p><p><span style="font-family: arial;">yani dedem gibi pes etmeyip defalarca defalarca aradım yapay zekanızı ama viyana'yı kuşatan avrupalılardan daha sağlam savundular ikinci harfi. bir türlü anne kızlık soyadının ikinci harfini söyleyemedim. rahmetli necmi dedemi yattığı yerde ters döndürdüm. çünkü yenilmek nedir bilmeyen bir dedenin torunu olarak pes ettim. </span></p><p><span style="font-family: arial;">şimdi söyle bana sevgili türk telekom ben sana sitem etmeyeyim de kime edeyim. kimlere gideyim?</span></p><p><span style="font-family: arial;">hani sitem sevgiden doğar diye bir söz vardır bilir misin?<br />bilirsin. bilirsin.<br />işte ben sana, sitem etmiyorum sevgili türk telekom. sitem etmiyorum. sadece ahh ediyorum.<br />sadece ahh!</span></p><p><span style="font-family: arial;">ve inşallah gün gelir birileri de sana böyle ucu açık bile olmayan cevapsız sorular sorar. buldum sandığını kaybettirirler. otobüste akbilsiz kalıp da fazla akbili olan var mı diye bağırtırlar.</span></p><p><span style="font-family: arial;">son tahlilde; beni dermansız dertlere sürdünüz ya, "salep içerken diliniz yansın da üç gün acısı geçmesin."*</span></p><p><span style="font-family: arial;">.</span></p><p><span style="font-family: arial;">* leyla ile mecnun<br />.</span></p><p><b><span style="font-family: arial;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=u15_f-xz4sE" target="_blank">ceylan ertem & uğur aslan - hakim bey</a></span></b></p><p><br /></p>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-24273178284073273672024-03-14T06:19:00.004+03:002024-03-14T06:47:32.020+03:00replika mutluluklar<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgddLX43H4tqq-hvELF1Dyv7pvi-1ZVCffSLGOJh1B1T4Udma7yjIU_EscxS5jzyrY40mzrUeeOrpJ-qsHcuyp7myd-49dtoqitP34njC9Cj8dujDA4eXtMYF7u2QMAhyphenhyphenXJ3BNG94MSb15E4zA9fb7u1ukaMG1YiQPkF6FjNJYE8RVgMRoufdm43RdwmOl0/s5109/DSC03558.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="5109" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgddLX43H4tqq-hvELF1Dyv7pvi-1ZVCffSLGOJh1B1T4Udma7yjIU_EscxS5jzyrY40mzrUeeOrpJ-qsHcuyp7myd-49dtoqitP34njC9Cj8dujDA4eXtMYF7u2QMAhyphenhyphenXJ3BNG94MSb15E4zA9fb7u1ukaMG1YiQPkF6FjNJYE8RVgMRoufdm43RdwmOl0/s320/DSC03558.jpeg" width="320" /></a></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><span style="font-family: arial;">bazen diyorum olur öyle. hiçbir şey iyi gitmezken terslikler hep seni bulurken on saniyeliğine de olsa bir iyimserlik rüzgarına kapılırsın. bu rüzgar çekip çıkarır seni içinde bulunduğun girdaptan. “her şey çok güzel olacakmış” hissi uyandırır tüm hücrelerinde. sanki bir sevenin, bir sevilenin varmış gibi. durduk yere şapşalca gülümsemeler falan. haftalar boyu sıkım sıkım sıkılan göğüs kafesinin içinde papatyalar açmışçasına fresh bir ferahlık. kalpte bir bayram havası. “hangi çılgın bana zincir vuracak şaşarım” cesareti. on saniyeliğine de olsa bir özgürlük senaryosu. dünyadan ve tüm keşmekeşinden, kirinden, gürültüsünden, gerekli gereksiz sırtlandığın yüklerden arınma hali diyorum; bazen olur öyle. sonra kaldığın yerden devam edersin..</span><div>.</div><div><a href="https://youtu.be/LT6ChcUJW1U?si=bnOfWAHQRTVYY0sO" target="_blank">nermin memmedova - belki de</a></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-89761001898333610282024-03-10T16:56:00.018+03:002024-03-10T19:27:31.913+03:00az biraz arabeskiz bugün ibrahim<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqGBwTf_Jp2VOZEjS1c8t1QVihlTb-56Qn-VhNuMtYZoxcp7yiCR8orcqGbuMve3nTpT9kJGgF0x2_8Rk8_8QCcFG347fsuYbB6GDuxihw_LLaATrwsn1KhS5e5P6wfnJGRW8dkRD2jPdCPliH60J1mTfpGIdjctauD3e1Y8HjBfB2an3BBlKp-BdIJ2go/s800/DSC02661.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="744" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqGBwTf_Jp2VOZEjS1c8t1QVihlTb-56Qn-VhNuMtYZoxcp7yiCR8orcqGbuMve3nTpT9kJGgF0x2_8Rk8_8QCcFG347fsuYbB6GDuxihw_LLaATrwsn1KhS5e5P6wfnJGRW8dkRD2jPdCPliH60J1mTfpGIdjctauD3e1Y8HjBfB2an3BBlKp-BdIJ2go/s320/DSC02661.JPG" width="298" /></a></div><br /><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><span style="font-family: arial;"><div>bunu niye yaptım bilmiyorum. ben üst geçide çıktığımda onlar hala hareket etmemişlerdi. sevgiliye veda nazarı gibi son bir kez bakarken birden fotoğrafını çektim. yukarıdan, hafızamda hiç olmayan bir açıdan. hem beynime hem telefona kazıdım o mahzun duruşu. salakça kuruntular kurdum. yeni sahibine alışamadı gitmemek için ayak diremiştir herhalde diye. sonra birden gitti. çünkü zamanı gelince herkes gider. herkes gider.</div></span><div><span style="font-family: arial;">..</span></div><div><span style="font-family: arial;">akil tarafıma kulak verir gibi ikircikli davrandım. </span><span style="font-family: arial;">bu bağlılık, bağımlılık konusunu yeniden düşünmeliyim dedim. züğürt tesellilerinden tesbih yaptım. polly ana’ya sardırdım. alt tarafı bir teneke parçası be oğlum, hem zaten trafikten, saygısız şoförlerden, istanbul’da araç kullanmaktan nefret eden sen değil misin? üstelik çifte kavrulmuş vergiler, motorine gelen beş ileri bir geri zamlar da cabası. </span></div><div><span style="font-family: arial;">sol beynim, rakibini ringin köşesine sıkıştırmış muhammed ali clay gibi sağ beynimi yakalamış bu olumlamaları saydırıyordu. ama kanayan beynim değildi. sıkıntı aşağıdaydı. göğüs kafesinin oralarda bir yerlerde dolaşıyordu.</span></div><div><span style="font-family: arial;">..</span></div><div><span style="font-family: arial;">spotify’a en hüzünlü müziklerini çalmasını söyledim. çayı demledim. ama eksik bir şey vardı sanki. hatırladım. bir sigara olsaydı şimdi keşke dedim. ahh ettim. çatıdaki karga durumumu beğenmeyip daha yüksek bir binaya kanat çırptı. oysa ve hani tiryaki gibi içeceğimden değil. öyle olması gerektiğinden. çünkü böyle gördük izlediğimiz filmlerden. mahallede sevdiği kızı alamayan afili abilerden. dahası rol modelim babamdan. hala kızı feride’nin kaçtığı akşam üç senedir ağzına sürmediği zıkkımı elleri titreyerek yakup amcadan nasıl istediğini henüz on üçümde görmüştüm. demek ki sıkıntılı zamanlarda ilaç olmasa da rahatlatıcı bir fonksiyonu vardı bu meretin. lakin puslu adalar manzarasını ve on dakika sonra sekiz katlı iş ve kültür merkezinin ardında kaybolacak güneşi bırakamadım. doğrusu biraz da üşengeçlik ettim. yoksa o sigarayı içerdim. her nefeste, çektiğim fotoğrafa ayrı bir hüzünle bakardım. belki akşama belki sabaha kadar.</span></div><div><span style="font-family: arial;">şimdi çay içiyorum. ve şu an için dünyanın en kederli fotoğrafına bakıyor gibiyim. ama bu fotoyu niye çektim hala bilmiyorum!</span></div><div><span style="font-family: arial;">ama şunu çok iyi biliyorum sevgili ibrahim; <u> </u></span><a href="https://kiyilarmutedil.blogspot.com/2023/11/alsmak-sevmekten-daha-zor-geliyor.html?m=1" target="_blank"><span style="color: #0b5394; font-family: arial;"><i><b>alışmak sevmekten daha zor geliyor!</b></i></span></a></div><div><span style="font-family: arial;">.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><a href="https://youtu.be/_v98All94pc?si=PDgUiRrn2nJiPc82" target="_blank"><span style="font-family: arial;">sertab erener - olsun</span></a></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-31423811998335737222024-02-28T09:02:00.004+03:002024-02-29T08:08:31.139+03:00bazı şeyler : 253 - 256 sisler bulvarı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKg4T9MbZYEyOXzJsFGToQPuXOY2rnhP_t1COEUniJ5a8SxFIl9jNONeQgLcKtttDstLz6ZjbQDJR8nR3ezEQ5r2htjfT3oLh_qzVhBx4aqk7CE5Sa9mhaj6EjI3B5f00Y4KkeicEx27NAzdZVJ5ySmo2SX_S0XNzdKm8SiHX8zeySifbncIpJERYH2meM/s3141/IMG_5218.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial;"><img border="0" data-original-height="3141" data-original-width="2600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKg4T9MbZYEyOXzJsFGToQPuXOY2rnhP_t1COEUniJ5a8SxFIl9jNONeQgLcKtttDstLz6ZjbQDJR8nR3ezEQ5r2htjfT3oLh_qzVhBx4aqk7CE5Sa9mhaj6EjI3B5f00Y4KkeicEx27NAzdZVJ5ySmo2SX_S0XNzdKm8SiHX8zeySifbncIpJERYH2meM/s320/IMG_5218.jpeg" width="265" /></span></a></div><span style="font-family: arial;"><br /></span><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><span style="font-family: arial;"><div style="text-align: justify;"><b>253- biraz sakarız galiba</b> : sabahın sisinde ve şubatın son ayazında uyku tutmadı. 04:45 ten beri sağa ve sola dönmekten omuzlarım ağrıdı. hem ağzı hem dili olmayan garibim yatağın halini düşünemiyorum bile. ne rahatlatıcı müziğim, ne de haydar amcanın kuzuları fayda etmedi. kalktım. pencereden baktım. dolunayımsı bir uydu, sisler arasında yargı dağıtıyor. o vakit anladım bana bu sabah uyku yok. kitap okuyacak halim de yok. altı buçukta işe geldim. uyku sersemliği mi desem sabah sisi mi desem yoksa arada yoklayan sakarlığım mı bilmem ama karanlıkta şirketin tabela demirine sol baldırımı feda ettim. ama ne sakarlık. baldırımı değil de sanki kafamı çarptım. beynim zonkladı yeminle. kapıda beni bekleyen güvenlikçi kardeşime acımı belli etmemeye çalışarak ve hızlı bir günaydınla girdim içeri. kendimden başka kızacak kimse bulamadım. koca tabela ve demirini kim koydu lan buraya diye çemkiremezdim. annem duysa zaten “kör müsün oğlum?” diyerek destek verirdi. ben bir şey demezdim. gerçi oğlunun kafasındaki kuyruksuz tilkileri bilse bana hak verirdi. ama anneler çocuklarının her şeyini bilmesinler. üzülmesinler. buz koydum zaten. oturdum kıçımın üstüne… çayın demlenmesini bekliyorum..</div></span><div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">..</span></div><div>
<p class="p1" style="text-align: justify;"><span class="s1" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); text-size-adjust: 100%;"><font color="#000000" face="arial" size="3"><b>254- kafamda bir tuhaflık:</b> belli bir yaşı aşmış kerli ferli abilerin amcaların whatsapp şeysinde bir takım emojileri kullanması acayip tuhafıma gidiyor. üç tekerli bisiklete yahut atlı karıncaya binmiş amcalar gibi gözüküyorlar gözüme. şahsen ben alışamadım daha..</font></span></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;"><b>255- şubat güneşi: </b><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); text-size-adjust: 100%;">hafıza-i beşer diyorum sevgilim; gerçekten nisyan ile malülmüş. güneşin, bilakis şubat güneşinin iyileştirici gücünden haberim yokmuş gibi yirmi gün kafadı kesik tavuklar gibi dolandım ortalıklarda. buhranlardan buhran beğendim. denize çıkan milyonlarca sokak varken hep çıkmaz sokaklara saptım. kalemi elime iyileşmek için değil de yaralarımı deşmek için aldım. şarkıların en zülfiyare dokunanını seçtim. kalabalıkların içine kaybolmak için girdim. hiçbiri hiçbir işe yaramadı. sonra işte şubat güneşine çıkardım kendimi. önce bedenim tepki verdi. anne şefkati gibi saran sıcaklığını duyunca ruhum da dayanamadı rejisör sandalyesini kapıp kuruldu gönlümdeki balkonun başköşesine. birlikte denize baktık uzun uzun. hayaller kurduk. girdiğimiz çıkmaz sokaklardan geri manevralar yaptık. her türlü kahpeliğine rağmen sımsıkı sarıldık hayata. bir şey söyleyecekmiş gibi güneşe baktık gözlerimiz kamaşıncaya dek. etrafta gezinen seçim gürültüsüne aldırış etmedik. her şeyin güzel olmasını başkalarının insiyatifine değil kendi sorumluluğumuza bağladık. </span></font></span></div><div style="text-align: justify;"><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">şimdi işte burgaz’a bakan balkonumda şubat güneşini son kez bağrıma basıp burgaz’a veda ediyorum. gideceğim yeni yerde burgaz’ı görecek miyim balkon olacak mı meçhul. ama şubat güneşini mutlaka.. ..</span></font></div><div style="text-align: justify;"><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">.</span></font></div><div style="text-align: justify;"><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><b>256- ambulans</b>: dün kavanoz kapağı gibi sıkışan trafikte çığlıklar atarak bir anda arkamda beliren ambulansa güç bela yol verdim. ambulans bağıra bağıra gitti. sonra anında unuttum. ve benim aklıma bu sabah düştü ambulans. acaba içindeki zamanında yetişti mi? yaşadı mı öldü mü? kimdi, seveni sevileni var mıydı? iyi miydi kötü müydü? dünyada umduğunu bulabildi mi diyen bir sürü cevapsız soruyla doldum. </span></font></div><div style="text-align: justify;"><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">son tahlilde ve galiba; bazen kendi derdimize çok fazla gömülüp yakınımızdakilere ‘ambulans’ muamelesi yapıyoruz. arada bir diyorum; kafayı kaldırıp sağa sola bakmak lazım. sanki. gibi..</span></font></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><a href="https://youtu.be/RvRdKecHUIA?si=in7c-2MQUI4z6TBl" target="_blank"><span style="font-family: arial;">gaye su akyol - kalp tamircisi kadın</span></a></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><br /></div></div></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-41509778622712179872024-02-27T08:15:00.003+03:002024-02-27T11:43:42.065+03:00avlu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRlKHekls7flORSf0oQdAYZFclpu5KanxS1EXwyhRUvFIC5g3xgs3gyA5u3hT7y6SLd8ctgsmsGB0xwwRZHXzI92kGNEiCLoHeg1WHcZqlt-IWF5-SEViTJjx-CJLMe-qxInAySxY8kXCQPoCMzviaUNt0U_-FuC7OtZL4hi_RrKxYa9Xc6Botea39nCdR/s800/IMG_20230203_173558_387.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="719" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRlKHekls7flORSf0oQdAYZFclpu5KanxS1EXwyhRUvFIC5g3xgs3gyA5u3hT7y6SLd8ctgsmsGB0xwwRZHXzI92kGNEiCLoHeg1WHcZqlt-IWF5-SEViTJjx-CJLMe-qxInAySxY8kXCQPoCMzviaUNt0U_-FuC7OtZL4hi_RrKxYa9Xc6Botea39nCdR/s320/IMG_20230203_173558_387.jpg" width="288" /></a></div><br /><div><br /></div><div><br /></div>kış mı bahar mı belli olmayan geçmiş bir gün. pazar. bir caminin avlusunda üç kişiyiz. iki yetişkin, bir çocuk. yakın gözlüklerimi unutmuşum. yazarken zorlanıyorum. banklardan <span style="font-family: arial;">birinde oturan adam paten kayan kızını bekliyor. beklerken alev alatlı'nın ismini göremediğim bir kitabını iştahla okuyor. <br />paten kayan kız. kitap okuyan adam. ve ben. avluda diyorum üç kişiyiz. bir de işte; edip cansever görse kesin şiir yazardı diyorum. her birimizin aklı başka bir yerde. çocuk, çocukluğunda kayıp gidiyor. sıkıldığında babasına sarıyor. okuduğu kitabı soruyor. adam tüm bilgeliğiyle cevap veriyor. benim farkımda bile değiller. doğrusu ben bile bazen kendimin farkında olmuyorum. onlar mutlu gözüküyorlar. ben kâh yazıyorum. kâh düşünür gibi yapıp onlara bakıyorum. anlamını kaybettiğim bir şeyi arar gibi. öte taraftan çok basit görünen bu hikayenin sonunu merak ediyorum. sarı kazaklı, mor kasklı kız çocuğunun avludaki gidip gelmelerini, yeşil kazaklı, kirli sakallı ve kafası üç numaralı traşlı babasıyla olan diyaloglarını, o sırada çatıya konan martıyı ve elinde sigara çatı katı penceresinden dertli dertli avluyu izleyen sarışın kadının kısa bir filmini çekiyorum kafamda. sonra o filmi yarışmalara gönderiyorum. fakat bırakın dereceye girmeyi seçmelere bile alınmıyorum. bu beni üzse de pes ettirmiyor. yeni kısa filmler için hırslandırıyor. sahillere, meydanlara atıyorum kendimi. kalabalıklar arasında durursam umduğumu ve aradığımı bulabileceğimi düşünüyorum. fakat fena halde yanılıyorum. içtiğim çayın parasını masaya bırakıp avluya geri dönüyorum.</span><div><span style="font-family: arial;">.</span></div><div><a href="https://youtu.be/gWNfTHFEEKc?si=_M81IB4PdI8lLdZd" target="_blank">adamlar - yaktı geçti</a></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-58583504187553635722024-02-26T08:30:00.000+03:002024-02-26T08:30:56.007+03:00kıskanmak<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiN4jFL-VUxT5X8FPK3cGsGQO7XfIccY-KF-D76CZ8FC3F2bMkRxoQ33A25Zw7frPWNpLeUHRK4hNQPkDRxXDUACjP-aztIBhir92wg8LfeUNZonDYGfj73hZeAsVT8Uh2qw6kEgCGVeviJ3MQszF0VDQFnBFpuTRLdqxjvvRc-3VCfEQcafZe-SsCKFBjG/s2866/DSC05436.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="ship" border="0" data-original-height="1996" data-original-width="2866" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiN4jFL-VUxT5X8FPK3cGsGQO7XfIccY-KF-D76CZ8FC3F2bMkRxoQ33A25Zw7frPWNpLeUHRK4hNQPkDRxXDUACjP-aztIBhir92wg8LfeUNZonDYGfj73hZeAsVT8Uh2qw6kEgCGVeviJ3MQszF0VDQFnBFpuTRLdqxjvvRc-3VCfEQcafZe-SsCKFBjG/w320-h223/DSC05436.jpg" title="vapur" width="320" /></a></div><br /><p></p><p><span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">sabaha karşı. soğuk, üşüyorum. şehir hatları vapurunun içinde bir uçtan diğer uca seyirtiyorum. bir olay olmuş. ön taraftaki grup onu tartışıyor. ben tuvalet arıyorum affedersin. sıkışmışım da biraz. oradan oraya savruluyorum. ileri geri derken. vapurun ne vakit iskeleye yanaştığını fark edemiyorum. kıyıdayım bu sefer. tanıyorum burasını. kadıköy iskele. şimdi insanların vapurdan çıktığı kapıda bekliyorum. içeri girebilir miyim diye bakınıyorum. vapurdan gruplar halinde çıkan insanlarla doluyor iskele bir anda. iğnemi arasam bulamayacağım bu kalabalıkta seni görüyorum sonra. köşede, duvar gibi bir yükseltide oturuyorsun. ayaküstü bir şeyler konuşuyoruz. ama ne olduğunu hatırlamıyorum. sonra başka bir adam beliriyor yanımızda. bej rengi bir kabanı var. esmer. sanki gözlüklü. flu biraz buralar. kabanı kesin bej ama. uzun, bacaklarına kadar uzanıyor. tüylü kapüşonu sırtından sarkıyor. bu eleman, sosyal medya fenomeni gibi bir şey. elindeki telefonda seri hareketlerle bir şeyler yapıyor. biz sakin sakin seninle konuşurken birden sana el şakası yapıyor. omzunla boynunun birleştiği yeri sıkar gibi yapıyor. ben acayip sinirleniyorum. ama senin yanında çok tepki veremiyorum. durduk yere kıskanç erkek damgası yemek istemiyorum. içime atıyorum. senin de hoşuna gitmiyor bu hareketi ama sen de tepki vermiyorsun. buna daha çok kızıyorum. sonra bu bej kabanlı, "oldu" deyip melodi gibi bir şey yüklediği telefonunu sana uzatıyor. sen sakince alıyorsun telefonu. bir kaç tuşa basıp deniyorsun. "tamam" diyorsun. ben uyanıyorum. üzerimdeki açılmış yorganı kafama kadar çekiyorum..<br />.</span></span></p><p><a href="https://www.youtube.com/watch?v=LfAbbjboO1M" target="_blank">hande mehan - beni böyle sevme</a></p>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-84393899104174004482024-02-25T13:01:00.002+03:002024-02-25T13:57:09.693+03:00doğum günü<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYYpSg9zYyNobvgxD7q9agqsBuylZpWUt-rfAJzFHA3w-b-8w4Ei0jFcQWpmaS3XIPlyz9u3IlFJf7g5Xqq87jy_hN-6squXsJKLPrgOd21_eu02gA3OJTA1lObylAUfWNUsREgTUfiJVWqdVwK36GxKePur6R3XuUpWVlKSkBP8vReIY2lUn1T4gvcr-O/s4954/mumlu%20sand%C4%B1k.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4954" data-original-width="4000" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYYpSg9zYyNobvgxD7q9agqsBuylZpWUt-rfAJzFHA3w-b-8w4Ei0jFcQWpmaS3XIPlyz9u3IlFJf7g5Xqq87jy_hN-6squXsJKLPrgOd21_eu02gA3OJTA1lObylAUfWNUsREgTUfiJVWqdVwK36GxKePur6R3XuUpWVlKSkBP8vReIY2lUn1T4gvcr-O/s320/mumlu%20sand%C4%B1k.jpg" width="258" /></a></div><br /><p>az önce kardeşimin doğum gününü kutladım. kendimce şirin emojilerle dolu, kısa ve net bir mesaj. en son sanırım 3 yıl öncekini kutlamıştım. belki de beş. hatırlamıyorum. çünkü doğum günü kültürü oluşmadı bizde. kimse de kimseye darılmaz kızmaz bu yüzden. şimdiki gibi anne karnına cenin olarak düşümünden itibaren kutlamalar yapılmadı. bir, iki, beş, sekiz, on beşinci yaşlarımızda da kutlamadı kimse. o yüzden bu dönüm günleri uzak bize. afrika gibi. hiç görmediğimiz bir akraba gibi.</p><p>ama işte kardeşimin ki farklı biraz. o zamanın tek tüketim kültürü televizyonun etkisiyle oyun olsun diye kardeşimin doğum gününü kutlamaya başladık. o günlerden bir tek onun doğum tarihi aklımda kalmış. bir de işte geçmişteki bir iki aşkın. oysa annemin, babamım ve ablamın doğum tarihlerini ezbere bilmem. kutlamam. kutlayamam. onlar da benimkini kutlamaz. bilmez. ablam hariç. çünkü ablam kutlamasız geçen tüm yılların acısını çıkarır ya da eksik kalan bir yanını tamamlar gibi her yıl hiçbirimizin doğum gününü unutmaz. ilaveten anneler gününü, babalar gününü, yeni ve eski yılını, bayram seyran kandil kutlanacak ne kadar gün ve gece varsa hepsini üşenmeden kutlar. mutlu olur. o mutlu olur diye ben de mutlu olurum.</p><p>kardeşimin doğum günü diyorduk. ama meseleye ablamla başlamak gerek. okumadı ablam. okumamış. istememiş. babama ben okumak istemiyorum demiş. zor gelmiş okula gitmek. orta 3 te jübile yaptı. küçükken geçirdiği ciddi rahatsızlık nedeniyle babam da ısrar etmedi. okuldan bir kaç yıl sonra, mahalleden hayta arkadaşlarıyla yürüme mesafesinde bir fabrikaya işe girdi. işte o vakit bizim de hayatımız değişti. dünyanın en güdük, en kısa ayı şubat bizim için uzunca bir süre şenlik ayı oldu. (ta ki hala kızı feride kocaya kaçana kadar. o da ayrı bir hikaye) <br />şubat şenlik ayıydı çünkü kardeşim doğmuştu. her 25 şubat beklenen gün olmuştu bize. ablam akşam iş çıkışı mahallenin tek pastanesinden aldığı çikolata pastayı, gazozu ve üç beş mumu hevesle getirir; "yemekten sonra kutlayacağız. o zamana kadar kimse bu poşetin yanına yaklaşmayacak" derdi. öyle korkunç biri değildi ablam ama yine de korkardık. biraz sinirliydi çünkü. bir gün kendisine iftira eden bir arkadaşını sokağın ortasında fena halde benzetmesine şahit olduktan sonra sadece biz değil mahalledeki herkes çekinir olmuştu ablamın tersinden. haliyle ondan sonraki tekne kazıntıları olarak biz de çekinirdik. oysa kaya gibi sert görünümün altında pamuk gibi bir kalbi vardır ablamın.</p><p>işte o doğum günleri akşamında yemeğin bitmesini sabırsızlıkla beklerdik. yemekten sonra ışıklar söndürülür. filmlerde gördüğümüz iyi ki doğdun şarkısını üç beş kez tekrar ettikten sonra kardeşim pastanın üstündeki az sayıdaki muma üflerdi. dayanamaz birine de ben üflerdim. aramızda çıkan üfleme kavgasını da babama gerek kalmadan yine ablam yatıştırırdı. şimdi buradan bakınca en kavgalı, en mutsuz olduğunu sandığı günleri bile özlüyor insan. hayat diyorum; biraz da böyle bir şey galiba.. fena halde hüzne bulanmış horoz şekeri gibi..</p><p>bugün işte doğum günüydü kardeşimin. her yıl olduğu gibi bu yıl da aklıma geldi. bu kez boş vermedim. hatta söz verdim kendime. bundan böyle her yıl hem kardeşimin hem ablamın doğum gününü kutlayacaktım.</p><p>ve iyi ki doğdun kardeşim. </p><p>iyi ki gülüm..</p><p>.</p><p><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=gGXwHZNTgHQ" target="_blank">edip akbayram - nice yıllara</a></b></p>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-88827413188669902652024-02-24T17:19:00.030+03:002024-02-27T11:51:08.267+03:00sevgililer günü kutlamayan bir adamın alegorik dilemması<p><span style="background-color: white; color: #222222;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #222222;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVSgvw6tZUUjT0SwCFsU3fle2z75PTlZlz47FPFs9E-SZeOFp6WUwVTFb7a_-dS5mh3LwNPNv5dN379RXG0aGTAB4GSlqgX5rCWOv-0zpH49zjroCcHuLw3PzrJjVGn0XJHbh1DtqqNRb86_4kGH3zASMT5rV9L8AndtLNn0Vla3jAhAKptTR-3Ak3rOyv/s800/DSC05322.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="birds" border="0" data-original-height="534" data-original-width="800" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVSgvw6tZUUjT0SwCFsU3fle2z75PTlZlz47FPFs9E-SZeOFp6WUwVTFb7a_-dS5mh3LwNPNv5dN379RXG0aGTAB4GSlqgX5rCWOv-0zpH49zjroCcHuLw3PzrJjVGn0XJHbh1DtqqNRb86_4kGH3zASMT5rV9L8AndtLNn0Vla3jAhAKptTR-3Ak3rOyv/w320-h214/DSC05322.jpg" title="güvercin" width="320" /></a></span></div><span style="background-color: white; color: #222222;"><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><span style="font-family: arial;">sevgili leyla,</span></span><p></p><p><span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">eğer sevgili olsaydık ve ben sırf marjinallik uğruna hareket edenlerin aksine gerçekten hiçbir hücreme, mantığıma ve duygularıma hitap etmeyen, tamamen popüler kültürün ve kapitalizmin dayattığı bu zorlama güne buz kesmiş bir adam olmasaydım da sevgililer günü için sana bir şeyler yazmış olsaydım diyorum.</span></span></p><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">bir şehri ikiye ayıran nehir gibi aramızda asılı duran o gizli, hisli ama hala çözülmemiş olan psişik bağa halel getirmeden, sevgimizin pazara kadar değil mezara kadar olduğu duygusu ve gerçekliğini hatta ve dahası bu sevgiyi tekdüze bir sevgi tanımına hapsetmeyip olabildiğince büyük bir anlamı olduğunu, yeryüzünde bilinen (anne sevgisi dahil) tüm sevgileri içinde barındıracak tarifsiz, tanımsız ve saf bir sevgiden söz etmek isterdim evvela.</span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">sonra ve mesela; rüyalarımda olmadığın zamanlarda da hep aklımda olduğunu söylemek isterdim. ve hakeza hiç bilmediğim kokunun ve hiç tatmadığım teninin sıcaklığına olan özlemimi anlatmak isterdim satırlar dolusu. ve yine</span><span style="font-family: arial;"> izlediğim filmlerdeki başrol kadınlarında hep seni gördüğümü de dillendirmek isterdim. keza dinlediğim tüm türkçe sözlü hafif müziklerin, bütün sokakları şehrin en ünlü meydanına çıkan şehirleri gibi sana çıktığını anlatırdım dilim döndüğünce. benim tüm huysuzluk ve hırçınlıklarımı, okyanus dalgalarına kucak açan geniş kumsallar gibi sarmalamanın altını çizerdim sonra. ve seni nasıl sevdiğimi haykırırdım dünyanın tüm yönlerine doğru. </span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">evet, yalan söyleyecek değilim, narsizm sınırlarında gezen ama en çok da sana yakışan özgüvenini ve dünyayı fetheden zekana ve oyunculuğuna olan hayranlığımı anlatacak kelime bulabileceğimi sanmasam da sırf bu güzellikler için de şansımı denerdim. önce ufuk açan zekandan, sonra iç açan güzelliğinden öpmek isterdim saatlerce. hatta günlerce.</span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><br />bir sevgi nasıl anlatılır sözlerle, hak ettiği değer nasıl verilebilir muhatabına doğrusu emin değilim? çünkü ve zira, ne yazsam eksik kalacak gibi. <br />işte böyle zamanlarda da sadece susarak anlatmak isterdim seni nasıl sevdiğimi. vurguna mühürlü bir dalgıç gibi gözlerinin derinliğinde boğulmayı göze alarak elbette.</span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">evet sevgili leyla,</span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">sevgili olsaydık ve şayet ben sevgililer günü kutlayan bir adam olsaydım; </span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">en sevgili cümlelerimin ve dolayısıyla sevgimin, en sevdiğimin tüm hücrelerine, dolaşım sistemine ve elbette ki gönlüne misafir olarak değil de sonsuza dek iltica edeceği unutulmaz bir sefer olmasını sağlardım. üstelik sözlerimi pekiştirecek bir takım yasa dışı eylemlerde bile bulunurdum. yüksek yerlere çıkıp tehlikeli şiirler okurdum mesela. <br />elbette senin için. yalnızca senin için. </span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">hem şiir demişken; düzyazı seven, şiir bilmeyen bir adam olarak ömrümdeki tek ve son şiirimi yine sana yazardım. </span><span style="font-family: arial;">eğer diyorum, sevgili olsaydık. ve ben sevgililer günü kutlayan bir adam olsaydım.</span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">dünyanın bilinen ve bilinmeyen dillerindeki tüm sevgi sözcüklerini bir sabah vakti kapına yığardım. <br />sevgili leyla. ..</span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><i>2024 istanbul, on dört şubat </i></div><div style="background-color: white; color: #222222;"><i>.</i></div><div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">.</div><div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=cJxGT4W8v3w" target="_blank">kubilay yıldız - sadece sen</a></b></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-86183623655363344272024-02-07T16:29:00.041+03:002024-02-18T10:25:24.825+03:00bir huzursuzun dip-notları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDNLf20arHC4Y_R88j4wrTOUsiglG6XSYEhjwnBnY4t_MKkA9xgssV-H24dEnTQTsb69GDA_J6Fwr4eemnIP4bjMJxG2fosPJDBXhuBu_WrsUEDwn3S6YFMcsCWzHXbPj9jhnHSIM7BwcmKtntXPK35_y08toQ_CCG7m9LOxI3XsPPkAuYZp76Ee5T0Dw4/s2768/kaga.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1848" data-original-width="2768" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDNLf20arHC4Y_R88j4wrTOUsiglG6XSYEhjwnBnY4t_MKkA9xgssV-H24dEnTQTsb69GDA_J6Fwr4eemnIP4bjMJxG2fosPJDBXhuBu_WrsUEDwn3S6YFMcsCWzHXbPj9jhnHSIM7BwcmKtntXPK35_y08toQ_CCG7m9LOxI3XsPPkAuYZp76Ee5T0Dw4/s320/kaga.JPG" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">huzursuzluğumun başşehri bu blog. hatta ana vatanım. bırakıp da gidemediğim. oysa dellenip dellenip sigarayı yahut diyet için şekeri, ekmeği bu sefer kesin bırakacağım diyenler gibi söz verip duruyorum kendime. temelli bırakıp gideceğim blogu, bugüne kadar çok yazdım. bir faydasını görmedim ben de bıraktım diyerek*. lakin gidemiyorum. olmuyor. kaan sezyum’un bir lafı var hani; "<i>bu hayatta en iyi dostum kendimim"</i> dediği. ben kendimle dost olamadım ama şu hayattaki tek dostum burası. bu blog diyorum ; benim vatanım. gurbetim. sılam. kavgam. cefam. sefam. demli çayım. acı kahvem. kış güneşim. uykusuz gecelerim. tekinsiz dilemmalarım. deniz kenarındaki terk edilmiş bankım. kendi kendime konuşmalarım. kürkçü dükkanım. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">bırakıp da nasıl giderim?</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">* * *</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">bazen işte, on şiddetinde bir özlem vuruyor. içtiğim kahveye, kana ve nihayet aklıma karışıyor. dünya duruyor. kahve soğuyor. şarkılar çalmıyor. kimse kalmıyor. sadece özlemim ve ben. ucu açık bir sessizlik sonra.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">* * *</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">vakitsiz. renksiz. kokusuz. müphem bir his. epeydir yılan olmuş içimin labirentlerini dolanıyor. durmuyor. ama çıkıp gitmiyor da. sıkıyor. sıkıyor. çok sıkıyor. görünür görünmez bütün izler, bütün harfler, bütün hayatlar, bütün ikilemler birbirine girmiş, düğümlenmiş de kapalı bir ameliyatla mideme konulmuş gibi. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">* * * </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">belki yazarsam geçer diyerek kalemimim yontup oturdum. oysa geçmeyeceğini bilerek. ama hafifleyeceğini ümit ederek. uzun, bir sevda türkü gibi çok uzun yazmayı özledim. belki biraz ondandır. belki değildir. bilemedim. türkçe sözlü hafif müziklerle çevrili etrafım. şimdi. bile isteye. teslim oldum notalara. hani filmlerde olur ya; etrafı nerdeyse bir ordu tarafından kuşatılmıştır aktörümüzün. çıkış yoktur. önce teslim olur gibi davranır. ama sonra silahına davranır ki öldürsünler. çok fazla sürmesin eziyet. işte öyle bir teslimiyet geliyor bazen bu şarkıları dinlerken..</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">* * * </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">kabil'in habil'i öldürdüğü dünyada kütüğe akraba diye yazılanların şerefsizlikleriyle uğraşmak yoruyor. hayat zaten...</span></p><p></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">* * * </span></div><span style="font-family: arial;"><div style="text-align: justify;">yazmaya oturmadan önce baktığım laptopun şarj göstergesi tam dolum için dört dakika gerekli diye uyarı veriyordu. o an zihni sinirim attı. bir şey olsa ya içimizde ya da artık her boku yapan şu yapay zekaları taksak bir tarafımıza ve bize deseler ki; <i>içinizdeki belli belirsiz sıkıntının geçmesi için dört gün on iki saat altı dakika on saniye üç salise daha var</i>. biz de ona göre baksak işimize gücümüze. yahut güçsüzlüğümüze. </div></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">evet biliyorum içinizden geçeni..</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">olmayacak dualara amin demeyi, çabuk gaza gelmeyi, konfor alanımızda yayılmayı, hareketi hep dışarıdan beklemeyi çok severiz. ama bir fikirdi sadece.. <br /></span><span style="font-family: arial;">uzatmayın!<br /></span><span style="font-family: arial;">uzatmayalım lütfen..</span></p><p></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">* * * </span></div><span style="font-family: arial;"><div style="text-align: justify;">yemek yedim. iki haber izledim. zaten dipte olan moralim, sinirlerim gidecek, kaçacak yer bulamadılar. televizyonu kapattım. yarım bıraktığım işe de başlamadım. önce radyoda sözsüz bir müzik sonra rahmetli ve zarif abimizin en güzel (yaşamak) kitabını orta yerinden açtım. çıkan sayfada altını çizdiklerim üzerine düşünmek için bir miktar süre istedim kendimden.</div><div style="text-align: justify;">gerçekten de adın gibi zarif, naif ve ne güzel bir abimizsin sen zarifoğlu? </div><div style="text-align: justify;"> </div><i><div style="text-align: justify;"><i>"mektup yazdım. şu an son durumumuz ve duygularımla ilgili çok şey var yazacak. ama bunları yazıp da sizde geriye kalmış bir kaç müspet duyguyu kullanmaya çalışmayacağım..."</i> </div></i></span><p></p><p></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">ne denir ki?</span></div><span style="font-family: arial;"><div style="text-align: justify;"><br /></div><span><div style="text-align: justify;">şimdi belki de uzun, çok uzun bir mektup yazmalı en sahipsiz, en gönderilmeyecek olanlarından..</div><div style="text-align: justify;">sonra da bekir gibi yürümeli, eğip başını. </div></span><div style="text-align: justify;">evet.</div></span>.<p></p><p>*organize işler-1</p><p><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=6P65XYovkwY" target="_blank">maya perest & güney marlen - kırdığın kalp</a></b></p>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-30368496843130451722024-02-02T16:49:00.028+03:002024-02-07T16:12:07.319+03:00bazı şeyler 249 - 252 : çingeneler keder topluyor *<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA9w-DBrJ0k97g0rAnzGWSPaUekg2PQz6W-OjFNlwz7mWGvYFZGRzgluWRfz9WCrLnyGzdworsveI5oD1lsfD_vK_PRBb1LBdwq_tBcLTkQosZnnp-TQVTF0kYLHKPMsMKk32JYA174z9cs_RfS0p0iWhu2qF9ObaoGoaOdf5-cVCbiPneAnkAnOFkBeCs/s3407/IMG_4966.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3407" data-original-width="2899" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA9w-DBrJ0k97g0rAnzGWSPaUekg2PQz6W-OjFNlwz7mWGvYFZGRzgluWRfz9WCrLnyGzdworsveI5oD1lsfD_vK_PRBb1LBdwq_tBcLTkQosZnnp-TQVTF0kYLHKPMsMKk32JYA174z9cs_RfS0p0iWhu2qF9ObaoGoaOdf5-cVCbiPneAnkAnOFkBeCs/s320/IMG_4966.jpg" width="272" /></a></div><span style="font-family: arial;"><br /> </span><p></p><p><span style="font-family: arial;"><b>249 - hayat ne tuhaf alışveriş listeleri falan : </b>bazı anlar olur insan hayatında. kısacık. kâhir ekseriyete göre önemsiz, minik anlar. anı sahibinden başkasına çok anlam ifade etmeyecek haller, durumlar hani. yazı ve sözden ziyade görüntüye "biat eden" bir beynim olduğundan olsa gerek gün içinde her birine ayrı roman yazabilecek yoğunlukta ama şimşek çakar gibi saniyelik, çok kısa görüntüleri depoluyorum. hareketli olanları zaten yakalamak imkansız. hoş bir sada olarak zihnimin ve kalbimin ebedi istirahatgâhına yerleşiyorlar. lakin yukarıdaki fotoğraf gibi bazılarına önce iki ileri bir geri yapıp sonra naçiz tarihime bir belge olarak saklıyorum. <br />bu liste de işte; parktaki yürüyüşümü tamamlayıp çarşıya hareketlendiğimde merdivende cansız yatıyordu öylece. güzel yazı o kadar güzeldi ki şiir sandım önce. eğildim baktım. alışveriş listesi. ablam ya da abim sanki alışverişe değil de güzel yazı yarışmasına çıkmış. <br />bir liste bu kadar mı güzel yazılır? ve bu kadar mı hüzünlü kaybedilir zemheri soğuğuna karşı. ki bir haftada beş listeyi kaybetmiş biri olarak değil, gerçekten yazının güzelliğine vurulmuş bir fani olarak eğildim önünde. fotoğrafını çektim. ama aslına dokunmadım. belki dedim sahibi akşam yürüyüşünden sonra evine giderken rast gelir. belki gelmez. ben mesela her ne kadar hükmi şahsiyeti kalmasa da kaybettiğim hiç bir listemi bulamadım. belki dedim bu güzel yazılı insan görür de gülümser. eline alır. belki sever. belki de yırtıp atar. kim bilir...<br />.<br /><b>250 - bir teselli verin kardeşime</b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ73TbuDV7tpJ-h_sahKKWlJee_bVXCGDcb7AWiqxxnjtbn1XLYb-aoqANYkPZ9jGfRxM9wOrPqsbRMvgcLhBiK2gKiVcWNIntHKyBV6cyGsLtsz8XOs9VGEuKY5pE3ALROID9AQofugKBNcdXeckyJkRUWS7Uqhk4ccuvqH2bozZ-pcKTVyp_yj21y-vP/s3095/IMG_4967.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial;"><img border="0" data-original-height="2345" data-original-width="3095" height="242" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ73TbuDV7tpJ-h_sahKKWlJee_bVXCGDcb7AWiqxxnjtbn1XLYb-aoqANYkPZ9jGfRxM9wOrPqsbRMvgcLhBiK2gKiVcWNIntHKyBV6cyGsLtsz8XOs9VGEuKY5pE3ALROID9AQofugKBNcdXeckyJkRUWS7Uqhk4ccuvqH2bozZ-pcKTVyp_yj21y-vP/s320/IMG_4967.jpg" width="320" /></span></a></div><span style="font-family: arial;"><br /></span><p><span style="font-family: arial;">çarşı yolunda ilerlerken güzel yazılı alışveriş listesinin üzerine on adım atmamıştım ki, yukarıdaki duvar yazısı çıktı karşıma. bir yazıya, bir yukarıya baktım. gitsem mi kalsam mı bir tereddüt yaşadım. beş adım gittim. döndüm. instagrama falan koyarım dedim. hem yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey olabilir miydi hala? fotoğrafını çektim. ama öte yandan da henüz 5.bölümünü izlediğim kübra'ya sardım. önce sola, sonra sağa ve nihayet tekrar yukarı baktım. kendimce işaret aradım. karşı apartmanda kırmızı yolluğunu silkeleyen esmer ablayla göz göze geldim. çarşıdan yana sağa saptım.<br />.</span></p><p><span style="font-family: arial;"><b>251 - doğan spor : </b>dün bir iş için, yıllar sonra çocukluğumun ve ilk gençliğimin geçtiği ilçeye gittim.. tuhaf hislerle girdim minibüsün çamurlu camından izlediğim kente. her şey değişmiş. ama bir tek doğan spor kalmış. siyah beyaz tabelasındaki yazıyı okuduğumda ışık hızıyla çocukluğuma indim. <br /></span><span style="font-family: arial;">orta iki baharı, 19 mayıs gençlik ve spor bayramı etkinlikleri. seçmelerde gösteri ekibine katılmaya hak kazanmıştım. koşarak eve geldim. müjde verdiğimi sanıyordum. "keşke" dedi babam; "elenseydin seçmelerde." ses etmedim. çünkü biliyordum, ekstra maliyetti. beyaz tişört. beyaz şort. beyaz çorap. beyaz ayakkabı. sanırım dudaklarım fazla büzüşmüş olacak ki çok uzatmadı babam. ertesi sabah doğan spor'a götürdü. aldık tüm malzemeyi. yarısını peşin ödedik. kalan yarısını da veresiye yazdırdık. iki hafta sonraki tören sonunda babamdan bir aferin kaptım. hafız'la fiko'nun babasıyla birlikte izlemişler. hatasız yapmışım tüm hareketleri. o gün orada, gözlerindeki gururu okudum. ve onu gereksiz masrafa soktuğum için duyduğum suçluluğu unuttum. okul müdürü de günün anlam ve önemine binaen bir kağıt mı verdi yoksa teşekkür mü etti tam hatırlamıyorum. ama yazık! o törenden ne bir fotoğraf ne de somut başka bir anı var şimdi elimde. dimağda kalan yarım yamalak, sisli hatıralardan başka.</span></p><p><span style="font-family: arial;">.<br /><b>252 - haftanın keşfi:</b> kızıl topraklı yolda güneşli, dondurucu bir soğuk varken ama kimseler yokken altıncı turumu atarken başladı çalmaya. haftalık keşif listesinin on sekizinci sırasındaydı bu metin kemal şarkısı. oysa çıkalı çok olmuş. ben ilk kez dinliyordum. çingeneler keder toplarken ben kendimi toparlayamıyordum kaç vakittir. abinin sözleri zaten ağır hüzün içeriyordu. o vakit işte adımlarım düşüncelerime ayak uydurdu. ya da tam tersi. emin değilim. ve hangisi daha hızlıydı karar vermek zordu. zaten bir önemi de yoktu. daha fazla çırpınmayı bıraktım. şarkının hoyratlığına teslim ettim kendimi.<br /></span><span style="font-family: arial;">.</span></p><p><b>* <a href="https://www.youtube.com/watch?v=fyZAPECnl1s" target="_blank"><span style="font-family: arial;">metin kemal kahraman - hangimsin sen benim</span></a></b></p>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-17495212790002560992024-01-28T19:13:00.017+03:002024-01-30T16:16:17.535+03:00eski bir resmini duvarıma astım bugün<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDOKCXUcCbD0pQWv39YlJdk1C9OpZS_zr7fOibapYkddXUxg_OpO1J4wvorONPAJO7-Y_LEZK2qcdV-FGwCjfkcNLk33jFD7I_1wZ_3kIttUrMjVCLrXkHKsrj-Vf4MF3sdxf0Zkur43SemLU3jhRhqYLW9d8XZuF8j2sHCFpYsbgVHdTw0TyOVS_XnpXj/s2610/DSC03891.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="sokak fotoğrafçılığı" border="0" data-original-height="2000" data-original-width="2610" height="306" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDOKCXUcCbD0pQWv39YlJdk1C9OpZS_zr7fOibapYkddXUxg_OpO1J4wvorONPAJO7-Y_LEZK2qcdV-FGwCjfkcNLk33jFD7I_1wZ_3kIttUrMjVCLrXkHKsrj-Vf4MF3sdxf0Zkur43SemLU3jhRhqYLW9d8XZuF8j2sHCFpYsbgVHdTw0TyOVS_XnpXj/w400-h306/DSC03891.jpg" title="kadıköy yeldeğirmeni" width="400" /></a></div><br /><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><span style="font-family: arial;"><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div>ben eskiden rüyalara inanırdım sevgilim? <br />şimdi de inanıyorum fakat hatırlayamıyorum bu sabah <br />beş gibi içimi kıpır kıpır edeni bulamıyorum mesela</span><div><span style="font-family: arial;">ses miydi yoksa iz mi yahut geçmişten gelen tembel bir anı mı? <br />hangisi?<br /></span><div><span style="font-family: arial;">ben eskiden diyorum; şairlere inanmazdım şiirlere inandığım gibi<br />hem sana inandığım kadar kimselere inanmadığımı söylemiş miydim?</span></div><div><span style="font-family: arial;">söylemiştim</span></div><div><span style="font-family: arial;">yine olsa, yine söylerim. yine gelsen, ama<br /></span><span style="font-family: arial;">işin gücün vardır şimdi. kim bilir belki çoluk çocuk bir de</span></div><div><span style="font-family: arial;">.<br />eskiden diyorum sevgilim; bir şeylerin olmasını beklerdim<br />ne olduğunu bilmediğim ama hissettiğim, hayatımı değiştirecek <br />herhangi bir şey, olmazdı<br />şimdi beklemiyorum yine olmuyor fakat<br />çok özlüyorum eski günleri </span></div><div><span style="font-family: arial;">belki mevsimden, belki yaşımdan bilemiyorum<br />sen bilirsin?<br />arkası yarınlar vardı eskiden radyo tiyatroları, cumbalı evler sonra<br />vita tenekelerinde annemizin çiçekleri<br />şiir defteri arasında kurutulmuş yapraklar yok şimdi</span></div><div><span style="font-family: arial;">hiçbiri, sen yoksun, ben senden yoksunken <br />her gün başka bir şarkının kuytusuna saklanıyorum </span></div><div><span style="font-family: arial;">yapacak daha iyi bir iş bulana yahut yeni bir pulsuz mektuba başlayana kadar<br />bugün mesela üç kez sevgilim dedim üç kez de seviyorum seni <br />çünkü üç kez bitiremediğim bir mektuba başladım, sonra<br />.<br />eski, çok eski bir resmini duvarıma astım bugün sevmek için seni<br />tanımadığım zamanlarından sonsuza değin <br />gözlüklüsün, orta üçtesin ve çok güzelsin<br />ve tüm sınıf gibi sen de yanılıyorsun çünkü<br />inandığım güzelliğin değil dünyayı esir alan gülüşün şimdi<br />aklımda bir şey var?<br />pervazda üşüyen hercailer ve rahatımız kaçmasın diye vazgeçtiğimiz doğrular sonra<br />cesaret edemediğimiz hayaller, öykündüğümüz mısralar hepsi<br />ama hepsi hüznümüze dahil aşkımız hariç</span></div><div><span style="font-family: arial;">çünkü ve oysa; arka fonda vaya con dios çalarken oturmadık hiç</span></div><div><span style="font-family: arial;">ve bir sahaf aralığında gizlice öpüşmedik, aynı yağmurda da ıslanmadık<br />ama sevdik<br />iliklerimize kadar sevdik, sezen dinler gibi sevdik birbirimizi</span></div><div><span style="font-family: arial;">marmara'nın ege'ye karıştığı gibi sevgilim</span></div><div><span style="font-family: arial;">ben eskiden, herkesten çok sana inanırdım..<br />.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><b><a href="https://youtu.be/QLGs8GL4QaE?si=gvPtanVvvWVhZqR9" target="_blank">sezen aksu - el gibi</a></b></span><br /><br /><br /></div></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-38474985243032930882024-01-27T23:51:00.002+03:002024-01-28T22:42:45.767+03:00özlem tekin bilir<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlRX1pwPSH2ETAkqOeueqcK-UhFqpeeTHe8mUu3VpnKYDRzwe7LAkTE5IqaxtBKfqf27_A_u0oS0MjOp-LpKChuO10OlZtwgIGQf0nHQLZmyFxyNQyHtV-lJNPNTIQfXatXcJuvH1oDgU1rBPss4yRPDMe_OxVLTp-lQsJHihlVfff3YBhO3VrSj4Gkj-L/s1200/bal%C4%B1k.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="balık" border="0" data-original-height="800" data-original-width="1200" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlRX1pwPSH2ETAkqOeueqcK-UhFqpeeTHe8mUu3VpnKYDRzwe7LAkTE5IqaxtBKfqf27_A_u0oS0MjOp-LpKChuO10OlZtwgIGQf0nHQLZmyFxyNQyHtV-lJNPNTIQfXatXcJuvH1oDgU1rBPss4yRPDMe_OxVLTp-lQsJHihlVfff3YBhO3VrSj4Gkj-L/w400-h266/bal%C4%B1k.jpg" title="galata köprüsü" width="400" /></a></div><br /><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><span style="font-family: arial;">bugün günlerden hüzün. bugün günlerden özlem. bugün diyorum parçalı bulutlu, yer yer sağanak yağışlı. bugün olabildiğince gri. bugün kaç vakittir içimde kaynayıp duran ama ne olduğunu tam kestiremediğim duyguların şaha kalktığı bir zemheri. bugün kum gibi. bugün çaylar hep demli. bugün hasretler netameli. bugün biraz edip cansever, biraz şiir. bugün fena halde içli şarkılar. bugün aynı nakaratlar. bugün hep ahmet kaya, hiç sezen. <br />bugün diyorum sevgilim, bugün. bana özlemin integrali, türevi, limiti. sana zalimliğin akrostişi. bugün hep yenilip sürekli yeniden deneyenlerin günü. bugün einstein’a güvenip napolyon’a kulak verenlerin zamanı. bugün asansörde bindiği katın düğmesine basıp ineceği durak yerine bindiği durağın ücretini soranların günü. bugün gökyüzü gri. bugün düşüncelerim her zamankinden kahverengi. bugün öksüz. bugün yetim. bugün buz mavisi. bugün ortak bölenlerin en büyüğü. bugün a noktasından kalkan trenle b noktasından hareket edenin buluşma zamanı. bugün saatli maarifin arka sayfası. bugün kız olursa leyla, erkek olursa mecnun. bugün ayrılığın bin altı yüzüncü günü. bugün küresel ısınmanın tekrara düşüşü. bugün reykjavik’in düşman işgalinden kurtuluşu. bugün sanki çarpma işleminin etkisiz elemanı. bugün biraz kuala lumpur, biraz cakarta. bugün eşgalsiz yağmurlar. bugün pulsuz mektuplar. bugün boğaz'a kılavuzsuz giren bir gemi. bugün arka balkona atılmış eski bir eşya sanki. <br />bugün diyorum öyle bir gün ki sevgilim; ben söyleyemem. sen anlayamazsın. belki diyorum özlem tekin bilir!<br />sahi bugün günlerden ne?</span><br />.<div><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=1miwaIZwJbk" target="_blank"><span style="font-family: arial;">ahmet kaya - kum gibi</span></a></b><br /><div><span style="font-size: 12pt;">.</span></div><div><br /></div></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-89320657584420685042024-01-27T20:49:00.004+03:002024-01-27T20:54:57.661+03:00istanbul hatırası<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsk07hyphenhyphenliwV0HKtVZMztqv2EQhDERspxR_MZ_AUOxlYSwEIk9T0vuOky50hCU7kIWG3dlo4s0Oka4U0fZ1pgorVApl_i2PQvE72fv8yg9X9hoxTrBDSHZ4m6D101zHw4aF-0fBM3PTBdNCntJie9Saom6cunGw2oicQ7C3S9pfcIi-O2TA-q4zNZXB6BBg/s1413/1-DSC03992.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="sonbahar" border="0" data-original-height="1413" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsk07hyphenhyphenliwV0HKtVZMztqv2EQhDERspxR_MZ_AUOxlYSwEIk9T0vuOky50hCU7kIWG3dlo4s0Oka4U0fZ1pgorVApl_i2PQvE72fv8yg9X9hoxTrBDSHZ4m6D101zHw4aF-0fBM3PTBdNCntJie9Saom6cunGw2oicQ7C3S9pfcIi-O2TA-q4zNZXB6BBg/w272-h320/1-DSC03992.JPG" title="moda kadıköy" width="272" /></a></div><br /><span style="-webkit-text-size-adjust: 100%; font-size: 12pt; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></div><span style="-webkit-text-size-adjust: 100%; text-size-adjust: 100%;"><div style="font-size: 12pt;"><span style="-webkit-text-size-adjust: 100%; font-size: 12pt; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></div><span style="font-family: arial;"><div style="text-align: justify;">bazen olur öyle. <br />herkes, her şey sana karşı gibidir. dünya üzerine yıkılır. yetmez galakside ne kadar gezegen var üstüne düşmek için sıraya girmiştir sanki. öyle bir sabahtı. anahtarımı, gözlüğümü ve beremi aldım. çıktım dışarı. kış güneşi göz kırpıyor. ama zemheri soğuğu da fena ısırıyordu yüzümü gözümü. atkı sezonunu daha açmadım. sadece gri beremi cebimden çıkarıp taktım. tuhaf. bu bereyi 2015 kışında mecburen almıştım kadıköy'den. beğenmeyip kenara atmıştım sonra. bu kış giyer oldum. şimdi işte yine kafamda. doğuya, güneşe doğru yürüdüm önce. yürürken ıssız'ı aradım, açmadı. sıkıldığımızda birbirimizi ararız. başka da kimse aramaz beni kendi derdini anlatmak için. bazen de müfettiş işte. ötekiler hep içine atar. söylemezler. ben buraya atamadığım fazlalıkları da atarım onların üzerine. neyse müfettiş de açmadı. yürümeye devam ettim. ıssız ararsa kavşakta hemen buluşabilelim diye durağa yöneldim. müfettiş gibi değildir o. mutlaka geri dönüş yapar telefonlarına. ara sıra randevulara geç kalmak dışında prensiplidir. özverilidir.. ..</div></span></span><div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">durakta güneş alan güzel, kimsesiz bir banka kuruldum. yarım saat otobüs bekler gibi yaptım. dokuz otobüs geçti. insanlar indiler. insanlar bindiler otobüslere. ben hiçbirine binmedim. ıssız da aramadı. güneş bulutların arasına girince kalktım. güneye doğru yürüdüm. deniz kenarına inip inmemek konusunda bir süre kararsız kaldım. inmedim. kuytuda, salaş bir kafe gördüm. soğukta sıcak ve demli bir çay iyi giderdi. cam kenarındaki bir masaya kuruldum. neden sonra, kafede bir sürü boş masa varken yaşlı, ecevit kasketli bir amca geldi. tahta sandalyeyi sürterek, iğrenç sesler çıkarırken "yiğenim" dedi ama gürültüden dediklerinin gerisini anlamadım. sonra sırtı duvara, sağ yanağı da camekana gelecek şekilde karşıma oturdu. esnaf tanıyor olacak ki imamın abdest suyundan hallice, son derece açık bir çay getirdi hemen. bizimki hiçbir şey demeden cebinden çıkardığı on lirayı masaya bıraktı. biraz dışarı baktı. biraz beni inceledi. sanırım kulaklıklarımdan dolayı konuşmayı tercih etmedi. ben de işini kolaylaştırmadım açıkçası. zaten çok konuşasım yoktu. telefonumla oynayıp arada da kafamın üstündeki televizyonda dönen, amerikalıların bize bahşettiği ‘ef on altı’ haberlerine baktım. amca son fırtı çekip geldiği hızla gitti. o sırada ıssız aradı mudanya’daki çiftliğine gidecekmiş. haftaya görüşürmüşüz. "tamam" dedim. kafeden çıkıp bu kez gelişigüzel olarak yürüdüm. ayaklarım beni, geçtiğimiz yaz sonu biladerle geç vakitlere kadar oturduğumuz büyük kitapçıya götürdü. bir kitapçının azametine, bir üşüyen ellerime baktım. fazla düşünmedim. içeriye girdim. alt kattaki yeni çıkanlara baktım önce. onlarca kitap arasından iranlı yazar sadık hidayet’in kör baykuş’u dikkatimi çekti. ama almadım. yukarı çıktım. burada da son günlerde adını sık duyduğum deli ibrahim divanı gözüme çarptı. biraz okudum ortasından, sıkıcı geldi. bıraktım. bangır bangır mahir ünsal eriş’i gördüm hemen yan tarafta. 'acaip' isimli kitabı dikkatimi çekti. arka kapakta aşk hikayesi vs yazıyordu. aldım kitabı, oturdum yandaki masaya. bir kaç sayfa okuduktan sonra ondan da sıkıldım. insanlara tepeden bakmaya başladım. aşağıda laptoplu öğrenciler kafalarında koca kulaklıklarla ders çalışıyorlardı. hemen yan taraflarında küçük, yuvarlak bir masada gözlüklü bir adamla, kıvırcık saçlı bir kadın hararetle bir şeyler konuşup kahve içiyorlardı. gri pantolonlu, yeşil kazaklı kitabevi görevlisi kadın bir yandan ileri geri volta atarken öte yandan telefonla konuşuyordu. sağa sola her hareketlendiğinde otomatik kapı açılıp kapanıyordu. benden başka kimse bunun farkında değildi. hiçbir işime yaramayacak olan bu bilgiyle ne yapacağımı bilmiyordum. hem niye ve hangi yollardan geçerek buraya geldiğimi de bilmiyordum. bazen diyorum oluyor öyle.</span></div><span style="font-family: arial;">.<br /><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=swWzhJaBtpM" target="_blank">sezen aksu - istanbul hatırası</a></b></span></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-73293457641718452392024-01-27T18:16:00.005+03:002024-01-27T19:57:37.997+03:00her şeye rağmen<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpiNyOCtd3lhoqqf8kvETL-ukKJJMK-IgUtA6CwPxw_qrgUzCsSngkenT1-HF4_dmEMoctDvD0MIwaB40cF8zXoQPW7jkcXIrX7gbKwyiZG0RLWdo_WIfw1AtLGZFYhkv3LGdxB3j77en60Pr8VdiN8oxaNVH7QQ-H-FU15uOs2tyjPsoAciX45UN3mNL3/s2928/1-DSC05081.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="birds" border="0" data-original-height="2000" data-original-width="2928" height="274" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpiNyOCtd3lhoqqf8kvETL-ukKJJMK-IgUtA6CwPxw_qrgUzCsSngkenT1-HF4_dmEMoctDvD0MIwaB40cF8zXoQPW7jkcXIrX7gbKwyiZG0RLWdo_WIfw1AtLGZFYhkv3LGdxB3j77en60Pr8VdiN8oxaNVH7QQ-H-FU15uOs2tyjPsoAciX45UN3mNL3/w400-h274/1-DSC05081.jpg" title="hayat kısa kuşlar uçuyor" width="400" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p><span style="font-family: arial;">hayat tuhaf sevgili ibrahim. <br />tuhaf ve acımasız. <br />acımasız ve hata kaldırmaz. <br />geçmiş gün söylemiş olmam lazım. ne için söylediğimi hatırlamıyorum ama. üniversite sınavlarında dört yanlışın bir doğrumuzu yok ettiği hesabı üzerine yaptık tüm planlarımızı. halbuki hayatta yapılan öyle yanlışlar var ki bütün doğrularınızı silip süpürüyor. oysa kimse bize bundan bahsetmedi. 'türk, doğru ve çalışkan' olmak yetecek sanıyorduk. biraz coğrafya, biraz fen bilgisi az da matematikle bu hayatı kıvırırız sandık. <br />ama işte hayat ilginç ibrahim! hem öyle dedikleri kadar da basit değil. yalan yazıyorlar. rol yapıyorlar. insanları kandırıyorlar. inanıyor muyuz peki? hayır. inanmıyoruz. ve fakat içinden de çıkamıyoruz bu bok çukurunun. çünkü hayat... hayat gibi işte...<br />hiçbir silginin silemeyeceği yanlışları oluyor insanın şu hayatta. allah'tan gayrı hiçbir gücün değiştiremeyeceği yazgısı. ne kadar çırpınırsa çırpınsın hiç durulamayacağı, içindeki bulanıklıktan kurtulamayacağı bir çizgisi oluyor. uzmanlar, dostlar, ekabirler kabul et diyor. kabul et. teslim ol. çırpınma. isyan etme. kabul et. annem bile. düşünebiliyor musun ibrahim? annem bile. ve tüm şehir...kardeşlerim zaten ganimet peşinde! koca cihanın bekâsını, iklimini sanki ve salt ben düşünüyorum gibi. üstelik ben de neyime güveniyorsam bütün dünyayı sırtıma almışım ve burnumun dikine gidiyorum. kimse eyvallah da etmiyor, teşekkür de. ama ben kime ve niye bir şeyleri ispat çabasına girdiysem artık bırak yükü indirmeyi dinlenmeyi bile düşünmüyorum. öyle olunca da semer vuranımız çok oluyor. farkındayım. farkındayım. evet tıpkı sezen'in şarkısındaki gibi. farkındayım. ama ve lakin; "<i>ne yapsam olmuyor gözüm. terk etmiyor bizi hüzün</i>". içimizi delip geçen hüznü dinlediğimiz şarkılarla üstümüze giyiyoruz. ve nihayet kitapçı kahvehanelerinin köşelerinde çalakalem yazıyoruz sonra. çalakalem.<br />misal işbu yazı, bugün yazdığım üçüncü taslak. diğer ikisini beğenmediğimden değil de ne gerek var ki şimdi diye yayınlamadım. gerçi bunu da umuma açar mıyım? bilemiyorum. şimdilik gelişine yazıyorum. ve sezen'in en duygusal şarkılarını dinliyorum... hayat çünkü; bildiğin gibi sevgili ibrahim.. bildiğin gibi...<br />.</span></p><p><span style="font-family: arial;"><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=R7epdPOyuRE" target="_blank">sezen aksu - her şeye rağmen</a></b></span></p>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-78008694752363033252024-01-23T14:05:00.019+03:002024-01-26T18:40:46.133+03:00sessiz ve kimsesiz<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoN29VCCainkym-GetYA5C_FPbSeQZjYAFTcfPCWo_tlbZDx6q-zBDBJjMY-3xwzSizA7VZIVIBboqbn872_Ems9dMLorGHknFluLibQEMM8KnEJP60wpKKHD2THLHtWFJdpbJdTEL8xJmyeuqC5f2AOO7oZ5uSgVjzEBHlFpy7aY1-s7XpouUTjw5-Um2/s1488/DSC05111.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="994" data-original-width="1488" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoN29VCCainkym-GetYA5C_FPbSeQZjYAFTcfPCWo_tlbZDx6q-zBDBJjMY-3xwzSizA7VZIVIBboqbn872_Ems9dMLorGHknFluLibQEMM8KnEJP60wpKKHD2THLHtWFJdpbJdTEL8xJmyeuqC5f2AOO7oZ5uSgVjzEBHlFpy7aY1-s7XpouUTjw5-Um2/s320/DSC05111.jpeg" width="320" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;">hayatlarımızın kıyısından geçiyoruz sessizce. herkesin iç karışıklığı kendine. suskunluğu dünyaya. </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;">belki denizi ilaç bellemişiz. belki düşüncelerimizin toparlanmaya ihtiyacı var. bilemiyoruz. </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;">bildiğimiz; kış güneşine fena halde olan ihtiyacımız. </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;">hem diyorum belli mi olur, belki çıkmaz sokaklarımıza aydınlık olur gezegenin bu en güzel ışığı. yahut sessizliğimize nota olur. </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;">ezcümle sevgilim; hayatın kıyısında bir sürü insan. tek bir güneş. alabildiğince deniz. inanılmaz hayaller kurduruyor. inanılmaz.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;">hani diyorum o sahil bankında sessiz konuşmalar yaparız belki bir gün. çok sıkılırsak uzun yürüyüşlere adım atarız. hiç olmadı şimdiki gibi hayaller kurarız.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;">kurar mıyız? kurarız kurarız..</span></div><div style="text-align: left;">.</div><div style="text-align: left;"><a href="https://youtu.be/K0tPwnPEprM?si=8eyBiO-P8y5Jw8l2" target="_blank">roseaux - ı should have known</a></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-68545687981205554832024-01-21T14:42:00.009+03:002024-01-27T21:00:35.383+03:00ömür dediğin<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4AGF-H5TaXRIYPZ1jG6PeinQlnyihkfcZHv6Fy7QdQLhwCXlc0OzPZVkqO9m36E_2WIw4qcFkmOIPGN5kCh39Vrke6PYU_Haq0_yoj4f2a19NSRTz41i2Suxri_bP0aexUx87FSKzCKyDNLluXFtQvAVSv9DJADL-BP4Ch_LOwF9gZCU00f3qARh8bbZk/s2933/IMG_6392.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1998" data-original-width="2933" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4AGF-H5TaXRIYPZ1jG6PeinQlnyihkfcZHv6Fy7QdQLhwCXlc0OzPZVkqO9m36E_2WIw4qcFkmOIPGN5kCh39Vrke6PYU_Haq0_yoj4f2a19NSRTz41i2Suxri_bP0aexUx87FSKzCKyDNLluXFtQvAVSv9DJADL-BP4Ch_LOwF9gZCU00f3qARh8bbZk/s320/IMG_6392.jpeg" width="320" /></a></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><span style="font-family: arial;">her zamanki gibi pazar cumartesi demeden kapısına sabahın köründe dayandım. geçen sefer anahtarımı onda unutmuştum. kapısında kaldım. ilk kez uykusundan uyandırdım. oysa namaz kılıyor sandım. uyuduğunu bilsem kıyamaz arabada beklerdim. soğuk hava daha çok sabırsızlaştırdı beni. üç kere zile basıp bir kez de camını tıklattıktan sonra uyku sersemi olarak açtı kapıyı. </span><div><span style="font-family: arial;">- uyuya kalmışım. rüya görüyordum dedi.</span></div><div><span style="font-family: arial;">rüyasının ne olduğunu söylemedi ama.</span></div><div><span style="font-family: arial;">- hoşgeldin dedi.</span></div><div><span style="font-family: arial;">içeri girdik. ben kahvaltı için çay demlemeye mutfağa gittim. o yüzünü yıkamaya banyoya..</span></div><div><span style="font-family: arial;">..</span></div><div><span style="font-family: arial;">geçen cumartesi yanındaydım oysa. komşularıyla da günlük hasbıhalı, dedikodusu eksik değildi. ama yine de susamış gibi anlatıyordu. geçmişinde çok zor günler olmasına rağmen anlattıkça keyifleniyordu. sesinin titrediği anlarda da hüznün en koyu karanlığından geçtiğini anlıyordum. bir an önce çıksın daha fazla üzülmesin diye lafı değiştirmeye çalıştım zaman zaman ve acemice. ama o çok istediği oyuncağı elde etmiş çocuk gibi ısrarla aynı yere dönüp oradan anlatıyordu. müdahale etmedim daha fazla. dinledim. ortak anılarımızın olduğu yıllarda bu kez hüzün ve özlem sırası bana gelmişti. üstüne bir de çekmeceleri karıştırırken doksan dört yazından. eski, bir köşesi yanmış bir aile fotoğrafını ve orada, üçte biri fotoğrafın yanan kısmında kalan babamı görünce.. cümlelerin artık anlamsız ve kifayetsiz hale geldiği bir tünele girdim. geçen hafta burada yoktu bu fotoğraf. ondan önceki hafta da. çekyat altındaki büyük albümde duruyordu. niçin diye sormadım. o anlatmaya devam ediyordu. neden sonra sessizlik oldu. <span style="-webkit-text-size-adjust: 100%; font-size: 12pt;">fotoğrafa kilitlendiğimi fark etmişti. fotoğrafı eline aldı. niye o fotoğrafta kendisinin olmadığını anlattı. sesi yine titrerken ilk kez orada bu fikir uyandı zihnimde. trt’de ve bilumum kanallarda benzerlerini severek ve merakla izlediğim ‘ömür dediğin’de olduğu gibi bana, kardeşlere, torunlara bir hatıra kalsın diye valide sultan ile kendi ömür dediğin kaydımı yapacaktım. ama bunu daha ona söylemedim. hem sürpriz hem emrivaki yapacağım muhalif yanını bildiğim için.</span></span></div><div><span style="font-family: arial;">..</span></div><div><span style="font-family: arial;"><span>fotoğrafı bana geri vermedi. sanki üzerinde toz varmış gibi yaparak yahut severek bir iki kere üzerini sıvazladı. sonra da özenle çekmeceye yerleştirdi</span>.</span></div><div>.</div><div><a href="https://youtu.be/8FR_SFKCXfE?si=DbGrPdmCD7mFdV66" target="_blank">aliye mutlu - seni alırsa fırtına</a></div><div>.</div><div>foto: karadeniz’de küçük bir kasaba-2009 ilkbaharı</div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-76909229265629121492024-01-20T20:28:00.001+03:002024-01-20T20:30:28.685+03:00taşlıcalı yahya'ya mektuplar-I<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_hoI29mPKxM95UUbuCl1ncB0InrVrps1TowI0gPoRuHgg6QoqKvD-feXdX3sF2GeL8o1aw4AdtVSowEJduSHDZ4zEEcQEbrwkaOCog9nJpI01cooY2xlaiZE_mCBCtM4p5aUz-4Pi8TebVLFq59bMKIVthXxoRScYEY6yU8a92DQYVEQba_R7o9rC__yx/s1200/15.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="flower" border="0" data-original-height="800" data-original-width="1200" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_hoI29mPKxM95UUbuCl1ncB0InrVrps1TowI0gPoRuHgg6QoqKvD-feXdX3sF2GeL8o1aw4AdtVSowEJduSHDZ4zEEcQEbrwkaOCog9nJpI01cooY2xlaiZE_mCBCtM4p5aUz-4Pi8TebVLFq59bMKIVthXxoRScYEY6yU8a92DQYVEQba_R7o9rC__yx/w320-h213/15.jpg" title="papatya" width="320" /></a></div><br /><div style="text-align: right;"><br /></div><div style="text-align: right;"><em style="border: 0px; caret-color: rgb(0, 0, 0); margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: trebuchet;">içinden doğru sevdim seni</span></em></div><font color="#000000" face="sans-serif"><div style="text-align: right;"><em style="border: 0px; caret-color: rgb(0, 0, 0); margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: trebuchet;">bakışlarından doğru sevdim de</span></em></div><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); text-size-adjust: 100%;"><div style="text-align: right;"><em style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: trebuchet;">ağzındaki ıslaklığın buğusundan</span></em></div><span style="font-family: trebuchet;"><em style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><div style="text-align: right;"><em style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de</em></div></em><em style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><div style="text-align: right;"><em style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">beni sevdiğin gibi sevdim seni</em></div></em></span><em style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><div style="text-align: right;"><em style="border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: trebuchet;"><span>kar bırakılmış karanlığınd</span>an. </span><br /><span style="font-family: times;">- <b style="font-size: medium;">edip cansever</b>-</span></em></div></em></span></font></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><span style="font-family: arial;">duyduğunda çok uzaklara savrulduğu bazı şarkıları olur hani insanın</span><div><span style="font-family: arial;">benim de var böyle şarkılarım taşlıca'lı</span></div><div><span style="font-family: arial;">beyaza kesmesini hasretle beklediğimiz bu kahverengi ocak’ta yakalandım üstelik birine</span></div><div><span style="font-family: arial;">ahmet efendi bakkalını açmamış, sokak lambaları henüz sönmemiş ve aşktan ümidimi hala kesmemişken bu sabah</span></div><div><span style="font-family: arial;">lise ikiye gittim</span></div><div><span style="font-family: arial;">sıra arkadaşım mehmet akif l’italiano’yu söyledi önce müsamere salonunda, alkış kıyamet </span></div><div><span style="font-family: arial;">asıl ondan sonra koptu</span></div><div><span style="font-family: arial;">sezen’den bir parça seçmişti, bir üst sınıfımızdaydı</span></div><div><span style="font-family: arial;">saçları her zamankinden kumral ve kısaydı</span></div><div><span style="font-family: arial;">bembeyaz bir gömleği, hüzünlü gözleri vardı</span></div><div><span style="font-family: arial;">sesi titrerken oturduğum yerde üşüdüğümü hissediyordum</span></div><div><span style="font-family: arial;">tiz notalara çıktığında ise gözyaşlarımı saklıyordum arkadaşlarımdan</span></div><div><span style="font-family: arial;">şarkı kaç yüzyıl sürdü sayamadım</span></div><div><span style="font-family: arial;">ben kaç kere öldüm, kaç kere sevdim</span></div><div><span style="font-family: arial;">deniz kenarında bir bankta sessizce oturduğumuzu hayal ederken</span></div><div><span style="font-family: arial;">saçları her zamankinden duygulu, sesi masmaviydi</span></div><div><span style="font-family: arial;">salonda sadece o ve ben var zannederken </span></div><div><span style="font-family: arial;">sanki bir pazar günü serasker'de rastlaşmış gibi sıcaktı duygusu<br />çok uzakta değildi ama çok yakın da değildi<br />hani elini uzatsan yakalanacakmış ama yakalanır yakalanmaz uçacakmış hissi veren bir mutluluk hali<br />gülerken ağlamak gibi yahut yaşarken ölmek </span></div><div><span style="font-family: arial;">zordur bilirim sesi saçlarımı okşarken <br />bu aşkın tek taraflı olduğunu düşünmek<br />oysa aynı şarkıları her gece, her gece yeniden dinlemek gibiydi onu sevmek</span></div><div><span style="font-family: arial;">hem o bilmiyor ama</span></div><div><span style="font-family: arial;">beni ilk kez ağlatan o kadını ben hiç unutmadım taşlıca'lı, hem hiç..</span></div><div><span style="font-family: arial;">.</span></div><div><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=gbCFTuKxJTU" target="_blank"><span style="font-family: arial;">sezen aksu - kurşuni renkler</span></a></b></div><div>.</div><div><b>foto</b> :<span style="font-family: arial;"> fethi paşa korusu'ndan inen uzun merdivenlerdeki hüzünlü papatya-2023 ilkbaharı</span></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-1929103349014259562024-01-16T10:14:00.018+03:002024-02-26T09:38:28.428+03:00mektup gibi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSCv5-MZqrYWfcGPoUJ-kAa9ZdvglbeRfhFoQEcO53XzOrDuDnNAEW4AKE5caQQhUgPxGX9V_qPd9gPy2D-5Gwv0bo8fXCrlPjS7F9-JbAbRAcLZ5jQJgFwv-XGK9GFRsp-mlLNv3WBM1Mf5j57PRVZbEOEa3I3_EhHnitKU-8M4uQda_Elr1f8PbxcmHE/s1098/IMG_4845.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1098" data-original-width="824" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSCv5-MZqrYWfcGPoUJ-kAa9ZdvglbeRfhFoQEcO53XzOrDuDnNAEW4AKE5caQQhUgPxGX9V_qPd9gPy2D-5Gwv0bo8fXCrlPjS7F9-JbAbRAcLZ5jQJgFwv-XGK9GFRsp-mlLNv3WBM1Mf5j57PRVZbEOEa3I3_EhHnitKU-8M4uQda_Elr1f8PbxcmHE/s320/IMG_4845.jpeg" width="240" /></a></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><span style="font-family: arial;"><div style="text-align: justify;">sevgili leyla</div><div style="text-align: justify;">hayalimdeki mektubunda diyorsun ki; neden yazmıyorsun. bana. her gün. bloga?</div></span><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">oysa sen de ben de çok iyi biliyoruz ki; benim sıradan ve sıkıcı hayatımın, hep tekrara düşen devrik cümlelerimin, zaman zaman romantizme kayan edebi hitaplarımın ve dahi pulsuz mektuplarımın senin ilgi dünyandan, ayakları yere basan reelpolitiğe sadık mizacından ve dahi çocuk merakından fersah fersah uzak kaldığını.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">mesela desem ki sana; bu sabah yağmur öyle güzel yağıyordu ki çıkıp arabadan iliklerime kadar ıslanmak istedim. ama yapmadım. hiç acelem yokken yeşil dalgayla birlikte saat tam yedide işe geldim. galatasaraylı güvenlik görevlisine takıldım. yukarı çıktım. kış çayı demlenirken ve herkes uyurken hayatımın özetini çıkardım. ama ve yine bi’bok olmadı. çünkü einstein'ı dinleyip farklı şeyleri yapsam da aynı sonucu elde ettim hep. başa döndüm. önce haftalık sonra aylık iş planı yaptım. öğleden sonra da eve dönüp iki bölüm dizi belki bir film izlerim. çiçeklere su, kuşlara ekmek verdikten sonra. ama huzur’u da elime almadım kaç gündür. yine yarım kaldı desem. yahut kimsenin işini düzgün yapmadığından bahsetsem. bırak iş ahlakını memlekette ahlak kalmadığından dem vursam. söz veren avukatın sözünü yerine getirmek bir yana seni salak yerine koymasına, aradaki tanıdıklarının mahçup olmasına bile aldırmadığını anlatsam. geçmiş olsun dediğin bir değil iki ayrı arkadaşının senden bir “sağol” sözcüğünü bile esirgemesine üzüldüğümü söylesem. yahut market kasasında bir dakika beklettiğim için özür dilediğim beyaz saçlı kadının mermer gibi suratıyla hiçbir şey söylememesine takıldığımı anlatsam. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">ve öte yandan aile sağlığındaki hemşirenin kan alırken kolumu ikinci kez mahvettiğini söylesem. ya da 6 yıldır aynı apartmanda oturduğumuz üst komşumun “üstadım bizim gibi adamların finlandiya’da falan yaşaması lazım” dediğini. ve benim ona sadece acı acı güldüğümü. ama içimden ‘haklısın da bu saatten sonra ben de yurtdışına gidecek o göt yok dediğimi.’ söylesem.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">yine ve keza; yüzde yüz haklı olduğumu bırak anlattığım insanların demesini muhataplarımın dahi bildiği miras ve çoğu yaşam davamda başta annem ve kardeşlerim olmak üzere eş dost ve arkadaşlarım tarafından yalnız bırakıldığımı, galiba fedakârlığı abarttığımı anlatsam. bazen hatta çoğu vakit kış ortasında müşterileri olmayan çay bahçesi gibi yalnız hissettiğimi. gidip gelip aynı duvara tosladığımı. tutuculuğumun yaş aldıkça daha da arttığını. alternatifler olmasına rağmen yürüyüş parkurunu bile değiştirmeden dolap beygiri gibi aynı çember içinde yıllardır adımladığımı söylesem. ve bu söylediklerimin neredeyse her gün benzer ve aynı sıklıkta yaşanıp küçük, sıradan hayatıma nasıl sığdığına şaşırdığımı anlatsam diyorum; şaşırmazsın. sıkılırsın. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">o vakit şimdi sen söyle bana sevgili freya; sen olsan her gün yazar mısın? kendinden bile sıkılmaz mısın? ve bu tekrarlarından mahcup olmaz mısın? </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: arial;">söyle bana..</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="text-align: left;">.</span></div><div>.</div><div><a href="https://youtu.be/QV5u4GA8uMI?si=nE-rsdPknqKKMzKJ" target="_blank">nil ipek can kazaz - kendi halimde</a></div><div>.</div><div><b><u>foto :</u></b> moda çay bahçesi - 2015 kışı</div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-74217637922400962442024-01-14T10:03:00.029+03:002024-01-18T10:23:18.395+03:00 sararmış yapraklar - fallen leaves- (2023)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMwazH7ADScFrrVVqFwUs969oxmpNoH1F7K-uzAfXNH45SEccmzVBinvFqXh2xCMopYTeyd5KdWDfJ1EV_I2tJXjxAKFsB06Zs-SUpi-aENVh7VkkdXIOo5yIKJoMGxHRE6zuQukYJbCHHYu8Goq6oQ3SInmb8DC0J8RjkH0v7G8V5vI4C0FL-eJwTI69G/s1366/sararm%C4%B1%C5%9F.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="sararmış yapraklar film" border="0" data-original-height="768" data-original-width="1366" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMwazH7ADScFrrVVqFwUs969oxmpNoH1F7K-uzAfXNH45SEccmzVBinvFqXh2xCMopYTeyd5KdWDfJ1EV_I2tJXjxAKFsB06Zs-SUpi-aENVh7VkkdXIOo5yIKJoMGxHRE6zuQukYJbCHHYu8Goq6oQ3SInmb8DC0J8RjkH0v7G8V5vI4C0FL-eJwTI69G/w320-h180/sararm%C4%B1%C5%9F.jpg" title="fallen leaves" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p><span style="font-family: arial;">ustaca yönetilmiş dokunaklı bir aşk hikayesi diyor newyork times bu film için.<br />ha geldi ha gelecek, aralıkta geliyor, ocakta kesin diyen mubi bey ise; cannes'da jüri ödülü alan, altın küre adayı bu aşk öyküsü 19 ocakta sadece mubi'de diyor. ilkin yalancının dedim içimden ama sonra inandım yalancı çobana! inanmaya ihtiyacım vardı çünkü.</span></p><p><span style="font-family: arial;">siyasette belirgin bir biçimde sağcı yahut solcu olmadığım gibi sinemada da ne yönetmenci ne de oyuncu ağırlıklı biri olmadım. gönlüme yakışanı izledim hep. yeri geldi bilim kurgu yeri geldi full aksiyon bazen komedi ama çoğu zaman dram izledim. sevdiğim yönetmenler, oyuncular elbette ki var. aki kaurismaki abiyi de bilmezdim şimdi yalan yok. bilader sayesinde geçen yıllarda haberim oldu. sevdim abi'nin tarzını. bana biraz ingiliz ken loach tarzını hatırlattı. adamların bir derdi vardı. e bizim de vardı. sevmesek olmazdı. sevdik. çok sevdik. takibe başladık. <br />binaenaleyh aylardır bu filmi bekliyoruz biladerle birlikte. (o zonguldak'ta ben şavşat'ta ayrı ayrı kulvarlarda bekliyoruz aslında) <br />neyse bizim kararsız mubi, ekim kasım gibi gösterim tarihini önce aralık dedi. lakin başı mı ortası mı sonu mu demedi. aralık bitti. yıl bitti. film gelmedi. tam ümidi kesmişken onu gördüm karşımda. şimdi işte sevincimden yazıyorum.</span></p><p><span style="font-family: arial;">çok yaşa aki, çok yaşa mubi. bu fırsatı bize verdiğiniz için..</span></p><p><span style="font-family: arial;">devamı filmi izleyince...</span></p><p><span style="font-family: arial;">çok yakında burada!</span></p><p><span style="font-family: arial;">haydin vaya con dios</span></p><p><span style="font-family: arial;">en son teknoloji ev sinema sistemlerinizde seviyorum sizi.</span></p><p><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=RE5Kx4OOYgY" target="_blank"><span style="font-family: arial;">vaya con dios - pauvre diable</span></a></b></p><p><br /></p>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-45752596015021210802024-01-13T17:13:00.010+03:002024-01-20T10:46:18.614+03:00şair arşi’de kahvaltı<div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj88rwKvFeWn5kY6qJbUpULUz2yu-o3W7hN0JuZva5lXNjqSkTozTgSSyQU226QaZ107Wm52oOXW1lDU1ZfTjKTFtK_rW-8JOLI0Pq8G0-FLojPBaWQW4UQBU8MoC_Vj5R0vIyafvJCntTmi6MBqFFC3Stpj490oqw09coLoBXg9hqDfAewj12qzBVh2E-e/s1200/DSC01090.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="833" data-original-width="1200" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj88rwKvFeWn5kY6qJbUpULUz2yu-o3W7hN0JuZva5lXNjqSkTozTgSSyQU226QaZ107Wm52oOXW1lDU1ZfTjKTFtK_rW-8JOLI0Pq8G0-FLojPBaWQW4UQBU8MoC_Vj5R0vIyafvJCntTmi6MBqFFC3Stpj490oqw09coLoBXg9hqDfAewj12qzBVh2E-e/s320/DSC01090.jpeg" width="320" /></a></div><br /><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div>annemde kahvaltıdayım. söz vermiştim kendime. bir şey deniyordum ve ay sonuna kadar çay içmeyecektim güya. ama unuttum işte oruç unutur gibi. çayı bir güzel demleyip sofraya koyunca aklıma geldi. “iç ne olacak sanki” dedi annem her zamanki tez cevaplılığıyla. sahi, anneyle de içmeyeceksem ne vakit içeceğim ben bu mereti. </span></font><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">ben üçüncü kupa çayı boğazlardan sessizce ve gizlice yürütüp aklımdan bunları yazarken;</span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">“bir haftadır hiç ağzımın tadı yok. ne yediğimin ne de içtiğimin lezzetini alamıyorum.” diyerek geçen haftaki hastalığına atıfta bulundu annem.</span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">cevap sırası bendeydi,</span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">“ama perhizi bozup yemeye de devam mehlika sultan” dedim. </span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">güldük. </span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">biraz eğlenir gibi olduk. babam aklımıza gelir gibi olunca sessizleştik. bir durgunlaştık. sessizliğe dayanamayan ilk o oldu.</span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">“hasta olmamak için yiyorum” dedi kaldığı hazır cevaplılıktan devam ederek.</span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;">yine neşelenir gibi olduk.</span></font></div><div><span style="font-family: arial;"><span face="sans-serif" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); color: black; text-size-adjust: 100%;">halbuki beş dakika önce kavga ediyorduk sudan sebeplerle.</span><br /></span></div><div><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); font-family: arial; text-size-adjust: 100%;"><br /></span></font></div><div><span style="font-family: arial;"><font color="#000000" face="sans-serif" size="3"><span style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); text-size-adjust: 100%;">ne çeşit bir sevgi bilmem bizimkisi. değişiğiz bu gerçek. </span></font><span face="sans-serif" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); color: black; text-size-adjust: 100%;">kesinlikle geçinemiyoruz. bu da başka bir gerçek. ama bırakamıyoruz da birbirimizi. o aslan, ben akrep. o inat. ben ondan da inat. hem sözüne olduğu kadar eline de hamarat. benim diyen adamların beceremediği işleri de yapar. ben yapamam. yapsam da o beğenmez. bir de işte kimse lafın altında kalmıyor. sanırım küçükken ikimizin de empati devresini çıkarmışlar. ya da hiç gelmemiş. atadan çocuğa toruna. genler falan. hemen savaş baltaları. hücum boruları. oysa fırtına dinip sakinlik vurunca kıyıya yelkenler de indiriliyor. o fırtına hiç yaşanmamış gibi. kin yok. rövanş alma yok. darılmaca yok. hem zaten anneye küsülür mü? küsülmez. </span></span></div><div><span style="font-family: arial;"><span face="sans-serif" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); color: black; text-size-adjust: 100%;">ezcümle; şair arşi’de olan şair arşi’de kalıyor. </span></span></div></div><div><span style="font-family: arial;"><span face="sans-serif" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); color: black; font-size: medium; text-size-adjust: 100%;">.</span></span></div><div><span style="font-family: arial;"><span face="sans-serif" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); color: black; font-size: medium; text-size-adjust: 100%;"><a href="https://youtu.be/w7cVhWxFdTA?si=mEsCUFmVliSzyeER" target="_blank">yaprak çamlıca - kimselere diyemem</a><br />.</span></span></div><div><span style="font-family: arial;"><span face="sans-serif" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(26, 26, 26, 0.3); -webkit-text-size-adjust: 100%; background-color: rgba(255, 255, 255, 0); caret-color: rgb(0, 0, 0); color: black; text-size-adjust: 100%;"><b>foto</b>: sirkeci tren garı - 2023 kışı</span></span></div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3335399468825822360.post-55683464687640277752024-01-12T15:39:00.003+03:002024-01-20T10:46:51.958+03:00gömlek<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK6-SxLO3TOdxJlCbT7rwfTjNWgnSMOcoDOQbIa4YGqxdoir0QFyMUws-iGfXSAoG4gxPYr_2KElOp8UAfir35Sy_YZLkgCysL-imCMqUwbfjkyFItnVBlNfO1nA_3fbkPk-4KGu3QCoIZLlSmkV3f3RNhaMlr7832hRsCPeumoaPAzW-Q8pSI6Pg4WUZy/s3000/DSC04810-2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="sarı papatya" border="0" data-original-height="2000" data-original-width="3000" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK6-SxLO3TOdxJlCbT7rwfTjNWgnSMOcoDOQbIa4YGqxdoir0QFyMUws-iGfXSAoG4gxPYr_2KElOp8UAfir35Sy_YZLkgCysL-imCMqUwbfjkyFItnVBlNfO1nA_3fbkPk-4KGu3QCoIZLlSmkV3f3RNhaMlr7832hRsCPeumoaPAzW-Q8pSI6Pg4WUZy/w400-h266/DSC04810-2.jpg" title="flower" width="400" /></a></div><br /><div><br /></div><div>düğmeleri yanlış iliklenmiş bir gömleğin iki ayrı parçası gibiydik</div>kavuşmak için ne yaptıysak olmadı<br />olmayacaktı<br />.<br />.<br /><div><b><a href="https://www.youtube.com/watch?v=XxCZC5dF8D8" target="_blank">tom waits - dead and lovely</a>.</b></div><div><b>.</b></div><div><b>foto: </b>bostancı sahil- 2023 sonbaharı</div>mithad a. selimhttp://www.blogger.com/profile/09865570478509543892noreply@blogger.com