15 eylül - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

15 eylül



yağmur yağacak gibiydi. aldırmadım. saat tamircisi titizliğinde usul usul, keyfine vara vara yıkadım balkonu. üstelik iki kez. yaklaşık bir senedir bu mahalledeyim. benden başka kimsenin balkon yıkadığına şahit olmadım. gerçi balkonda oturan insan da görmedim desem yeridir hani. yeni binaları saymıyorum zaten. o kadar para verip balkonsuz bir evde nasıl oturduklarına hala aklım ermiyor. ama ya balkonu olup da bir gün olsun oturmayan insanlar. size n’oluyor kuzum? televizyonlarınızın veya bilgisayarlarınızın bu kadar mı esiri oldunuz? yahut yeni koltuk takımlarınız çok mu rahat ya da ne bileyim çok çalışıyorsunuz da evi sadece otel niyetine mi kullanıyorsunuz? hem öyle bile olsa çıkın şöyle bir gökyüzüne bakın. kuşları selamlayın. hatta bir köşeye ıslak ekmek içi bırakın. bulutlara bakarak iki satır şiir okuyun. yahut herhangi başka bir kitap. ama ve tabi siz de haklısınız bazen. şu yeni binaların sözüm ona balkonlu olanları da pencereden bakıp başka pencere yahut balkonları gösteriyor. siz de haklısınız. ama işte ben de haklıyım!
..
cuma akşam üstü, mesai bitimine yakın çok güzel bir hayal düştü zihin çeperime. lakin not alamadım. biraz çıkış telaşı, biraz patronun son dakika golü nedeniyle unuttum bu güzel hayalimi. ama bu sabah arabada yine makis ablianitis çalarken düşündüm de seninle uzun yol hayallerim; ya gemi ile ya da hep trenle sevgilim. diyorum ki; yine böyle bir eylül sabahı erkenden, tüm insanlık hatta dünya uyurken çıkalım otobana. ve dura kalka güneye gidelim. en güneye.
..

burgazada aklımı karıştırıyor. dün yine oradaydım. tuhaf. şimdi kelimelerle anlatamayacağım bir bağ kuruldu adayla aramda. tarifi güç bir his. kınalı’da, heybeli’de ve büyükada’da yakalanmadığım doğrusu bulamadığım bir duygu. aşk gibi. evet. belki sait faik etkisi belki kalpazankaya yolu. bilemiyorum. değişik bir bağ. güya bir kaç yıl içinde istanbul’la olan tüm bağımı kopartıp yine bir su kenarına ama daha sakin, daha küçük bir beldeye yerleşecektim. ama şimdi işte, burgazada veda etmesi imkansız bir sevgili gibi dikilmiş duruyor karşımda. bir yanında kınalı, öte yanında heybeli olduğu halde nereye diyorlar sanki, nereye?
..
.