çöps - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

çöps



bir yemek mekanın önündeyim. ortamda çalan müzik o kadar gürültülü ve berbat ki kulağımdakini kırmızı, tehlikeli seviyeye çıkarıyorum. bir yandan önümdeki yemekten bir lokma alıyor, bir yandan etrafa bakıyorum. öyle gelişigüzel, öyle boşvermiş halde yapıyorum ki bu eylemleri. boşluğun farkındayım. ‘niye buradayım, buradayız?’ diyorum içimden. tam karşımda, ikbal lokantasında yan yana durmuş, müşteri bekleyen genç adamla, orta yaşlı kadının bomboş bakan gözlerinde de okuyorum aynı soruyu. niye buradayız? keza hemen önümde sultanahmet köftecisi ile lahmacuncu arasında kararsızca gidip gelen -muhtemel mağaza çalışanı- kumral ve sarışın iki kadının adımlarında görüyorum bu soruyu. ne yapıyoruz biz? az önce, aşağıda, remzi kitabevinde okuduğum ercan kesal’ın kapak yazısı geliyor aklıma. “bu kitapta anlatılan kişi ve olayların hepsi kurmacadır. tıpkı hayatımız gibi.
öyle mi gerçekten?
dün gece uyumadan önce de geldi bu manasızlık. nötrleşme hali. önce beşiktaş’ın puan kaybetmesine yordum. ama değildi. artık kendimi bile kandıramaz oldum. uzunca bir süredir, yazarak, okuyarak ve film izleyerek tutunuyordum. fakat en son bir kitabı iştahla okuyarak ne zaman bitirdiğimi hatırlamıyorum şimdi. yine aynı şekilde bir filmi? başladığım bir kitap veya film, beşinci sayfasında ya da dakikasında kapanıyor. o da zorlayarak. 
şimdi ve yine, insanlara bakıyorum. lahmacun yerken selfie çekmelerine gıpta ediyorum. yahut daha masaya oturmadan, yoldayken iştahla ve arzuyla tabaktaki patatesleri yemelerine. her şey normalmiş gibi çılgınca ve umarsızca alışveriş etmelerini de hayranlıkla izliyorum. siyahı olan çanta ya da kazaklarının bordosunu, yeşilini ve krem rengini büyük bir özveriyle aramalarını, tezgahtara soruşlarındaki heyecanı diyorum çok kıskanıyorum. su içer gibi kitap okuyup, film izleyenleri ve bununla yetinmeyip okuyup izlediklerini bir güzel yazan, yazabilen insanları da hem seviyor hem çok gıpta ediyorum onlara da. bıkmadan, usanmadan aynı istanbul’un, aynı vapurlarının ve aynı kuşlarınının fotoğrafını çeken insanlar; siz de benim kahramanlarımsınız. vapurlar ve kuşlar zaten ezeli ve ebedi dostum! ama işte alt kata kayıyor tekrar aklım. ercan kesal’ın kelimeleri. akşamki boşluk. dönmeyen bir dünya. akmayan zaman. bir anda çalmaya başlayan hotel california. sonra metroda siren sesleri. altıyol’dan kadıköy çarşı’ya akan insan seli. rodrigo’nun gitar konçertosu. hemen hepsi bir avm’nin yemek katında. müzik o kadar gürültülü ve karışık ki, ne yazacağını şaşırıyor insan! ne yiyeceğini de..
.
supertangox feat - eleanor rigby