bazı şeyler: 46 - 55 eylül geldi sonra - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler: 46 - 55 eylül geldi sonra

46- eylül geldi. hüzünseverler en keskin sezen şarkılarını bileylemeye başlayabilirler.

47- eylül geldi. lakin istanbul hâlâ sıcak, hâlâ ıslak. ‘sıcak değil de nem çok fena’ klişecileri için son fırsat günleri. acele edin. bir daha 2019 haziranına kadar bulamazsınız.


48- dün parkta kitap okurken yanıma gelen minik serçeleri izlerken yüzümde hissettiğim mutluluğun filmini çekmek istedim bir an için. iktisat yerine sinema-televizyon okusaydım dedim.

49- ama işte cemal süreya haklı.
hayat kısa. selâlar veriliyor. uğruna çırpınıp telaş yaptığımız her şey boş. anahtarlar öyle yanlış ki!
erzurumlu bir mahalle sakini ahirete intikal etmiş. mevlam rahmet eyleye.

50- bir aydır masamda uyuklayan leyla ile mecnun’a başladım. yazarın kuzeninin yazdığı ön sözü kitaptan daha çok sevdim. lakin kitap da güzel. ama diziyi izlediğim için kitaptaki diyalogları dizi karakterlerinin görüntü ve sesleri, hatta tonlamalarıyla okudum. ama bu iyi bir şey mi bilemedim?

51- her şeye rağmen hayalleri olmalı insanın. ve onlara sımsıkı tutunmalı. geçmiş gün yenal bilgici çarşıda dükkânım olsa diyerek beni de bir hayale zorladı!
“ben küçük dükkanımdaki işimin ismini bilmiyorum. lakin biçimini biliyorum. seramikten yapılan bilimum eşyaların üzerine kafama estiğince şekiller, motifler çiziyorum. hem dükkânımda öyle dört duvar arasında değil. açık bir alanda. yazın tepesinde çatı niyetine sadece bir gölgeliğin kışın da branda yahut camdan şeffaf bir korunağın olduğu bir dükkan. çalışırken ben dünyayı, dünya beni görebilsin diye. hem kim bilir belki benim dükkanın etrafına da hale bırakan olur.."

52- daha önce üst üste yüz on iki kez falan dinlediğim şarkılara aylar sonra telefonumda rastladığımda eski bir dostu görmüş gibi seviniyor, sarılıyorum. yüz on iki kez olmasa da eski günlerin hatırına bir on beş kez dinliyorum. 

53- yalan yok şimdi. bazı günler tıpkı klimalı avm’ler yahut starbakslar gibi twitterdan çıkmak istemiyorum. sonra geçiyor ama..

54- hayat tuhaf, dikkatle baktığımda insanlar bana ölümü hatırlatıyor. hiç ölmeyecekmiş gibi koşturmaları, yeşili beklemeyip kırmızıda geçmeleri, tıka basa yiyip içmeleri, kıtlıktan çıkmış gibi alışverişleri. sonra son model güneş gözlükleri, filtre kahveleri, sınırsız çaylı pazar kahvaltıları, pazartesi sendromları. el ele, yan yana, sıra sıra acaba kafalarında hangi düşüncelerle karşıdan karşıya geçip iskeleye yürüyorlar yahut ada’dan dönüyorlar? canım insanlar! az biraz nefes alın, şöyle bir etrafınıza bakın. mesela gökyüzüne bakın. maviye ve beyaza. ve tabi ki kuşlara. nihayet sabırsız turuncu, sonbahar yapraklarına bakın. ben zaten size bakıyorum! 
yavaş. daha yavaş. başımı döndürüyorsunuz.

55- çay harareti alır, yazmak yalnızlığı..
.
sezen aksu - gidemem