balkon konuşmaları - v7.6 - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

balkon konuşmaları - v7.6


sabahın onunda, balkonda patlamış mısır kokusu alıyorum. hislerim genelde yanıltmaz beni ama bu sefer karıştırıyorum herhalde. balkonda hep oturduğum plastik bir sandalye var. çok rahat değil ama rahatsız da olmuyorum. buradan kah üç köşeli sokağa, kah gökyüzüne bakıyorum. en çok da kuşlara. bazen de az sayıdaki balkon münzevilerine. genelde sigara içmek için kullanıyorlar balkonu. haksız sayılmazlar hani. dört tarafı, yüksek beton bloklarla çevrili yarı açık hapishane gibi tüm evler. ama işte gökyüzüne ve kuşlara bakmayı bilmiyorlar. bir bakabilseler özgür kalacaklar benim gibi.
.
şehrin dibindeki sokağımızda insan kırıntısı dahi yok kaç gündür. anlaşılan dokuz gün tatili son saatine kadar kullanacak muhterem komşularımız. buna karşın çarşı, şehir merkezi tıka basa insan dolu. bu dengesizlik ürkütüyor beni. balkonda üşüyor, evin içinde bunalıyorum.
.
bugün enteresan ama. yaşam sevincimiz kuşlar da yok. yedi yirmidört bet sesleri ve karanlık silüetleri ile balkon çevresini üs edinen kargaların bir teki bile yok. rüyada görsem inanmam. acaba rüyada mıyım?
.
daha birini tamamlayamazken üç farklı kitabı getirip yığıyorum balkona. ama hep aynı kitaplar. doğrusu, aynı insanlar. farkettim ki onları okumak için değil benimle sohbet etsinler diye getiriyorum.
tezer hanım, zarifoğlu ve yusuf abi. masamda bana bakıyor hepsi şimdi.
.
bazen esaslı bir temizliğe girmek istiyorum. balkon dahil. odalarda, çantalarda ve dolaplarda ne kadar fazlalık ve ağırlık varsa atıp hafiflemek istiyorum. lakin olmuyor. o vakit işte düşünüyorum da zarifoğlu haklı galiba: bize ağır gelen kendimiziz.
.
normalde, böyle güzel havalarda insan sevdikleriyle beraber deniz kenarında bir çay bahçesine gider, garson 2 çay biri açık der. yahut moda'ya ayak uydurup açık büfe bir kahvaltı söyler adalar'a nazır. sonra bir iki tweet atar, fotoğraf yollar sağa sola ki, bakın biz öyle mesut böyle bahtiyarız saadeti sunulur dosta düşmana. bense bu sabah içimdeki rehaveti uyandırdım. hiç bir şeysiz ve hiç kimsesiz öylece balkonda oturuyorum.
.
seventy four seventy five çalıyor şimdi ve aslında sabahtan beri kafamda. sesi biraz daha açtım. şarkı çalmasaydı yazmayacaktım belki. ama çalan tüm şarkılarda seni düşünecek, seni yazacaktım. elimde ve dilimde kalan tek tutamak yazmak çünkü sevgilim. bir de eylül var.
..