butterfly effect - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

butterfly effect

soğuk bir odadaydım şimdi. emre aydın'ın odalarından daha soğuk hem. tom odell çalıyor. çok çok etkili. bir şarkıda girişler önemlidir benim için. beşinci saniyede seviyorsam bir şarkıyı. ölene kadar severim. insanları da öyle. işte öyle bir şey bu odell şarkısı da. şarkının etkisiyle sanki bir film karesindeyim. küçük ve soğuk bir oda. kanepenin başlığına koyduğum bir bardak çayla ısınmaya çalışıyorum.çünkü müzik bu sefer üşütüyor beni, çağrıştırdığı anılarla.
oda boş denilebilecek tenhalıkta. katalogdaki karşılığını bilmediğim bir yeşilin en açık tonuyla boyanmış dört duvar. bu duvarların birinde odanın küçüklüğüne inat büyükçe bir eski istanbul tablosu. tavanın beyaz boyasıyla adeta bütünleşmiş, gösterişsiz ama ekonomik bir floresan lamba. içerden dışarıyı rahatlıkla gösteren ama dışarıdan içeriyi görmeye mani olan, özenle dikilmiş el işi bir tül perde bu küçük odanın tüm aksesuarı. ha' bir de kapının arkasına monte edilmiş tahta askı var. ve o askıdaki tek elbise, deri ceketim. ayşeyle birlikte cevahir'den aldığım iki sene önce. "üff artist gibi oldun olm" dediği. sırf o lafın hatırına başka ceket almadım o günden bu güne. üşümeyi göze aldım.
üşüyorum zira sıcak olan salon kalabalık. kuzenler, yeğenler. insanın ara'da kalması çok zor. zorundalıklar yaşaması daha zor. normalde her pazar sabahı kadıköy'e giderim işim olsun, olmasın. çünkü bayım yıllar önce  bir şey kaybettim ben. o'nu orada bulacağımı düşünüyorum. niye cumartesi değil de pazar, neden öğleden sonra değil de sabah. ve neden beşiktaş değil de kadıköy? inanın hiç bilmiyorum bayım. bir his. sadece bir his. belki bir umut.
tam on üç senedir gidiyorum. fakat her gidişimde bir şeylerin değiştiğini görmek üzmekten öte sinirlendiriyor beni. en başta kalabalıktan, yürüme alanlarının azalmasından, yüz metrekarede iki yüz elli adet közde kahvecinin olmasından ve insanların sokak ortasında marifetmiş gibi kahvaltı yapmalarından nefret ediyorum. ve o'nu bulamıyorum evet. belki bu beni daha sinirli yapıyor. neyse ki kilisenin önündeki sokak çalgıcıları  var. o gençler biraz olsun sakinleştiriyor beni.
 daha ne kadar sürer bu arayış bilemiyorum. belki de insanlar orayı iyice nefes alınmaz bir yer haline getirene dek!! o zamana kadar eksiklerimi tamamlarım belki. ya da tamamlanmaz hiç bir şey bilemiyorum. belki de bu dünyadaki görevim o'nun peşinden koşmak ve asla tamamlanmayacak olan eksik bir şeyleri tamamlamaya çalışmaktan ibarettir. kim bilir?

son çalan şarkı : anotherlove