buselik makamına - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

buselik makamına

saat 08:12. dokuz günlük tatil ortalamama göre uyanmak için geç bir vakit. salona geldim televizyonun radyosunu açtım. belki bu arada yine uyuyabilirim diye türk musikisi çalan bir radyo buldum. mahur, hicaz, rast, acem, hüzzam, ferahfeza ne çok makam varmış meğer. ama allah için güzel, hisli şarkılar. laf mı benimki de şimdi, şarkılar zaten hep güzel değil midir doktor?

hem bak eylül'de geldi hissettirmeden. biliyorsun ki göz açıp kapayıncaya kadar ve yine hissettirmeden geçip gidecek. ömrümüz de işte böyle bir koşturmaca, telaş ve hüzün içinde eylül kısalığında geçiyor farkında mıyız?

eylül'ün geldiğini mesela sabahların serin olmasından anlıyorum. tatilcilerin döndüğünü ise otoparkta artan araç sayısından anlamak mümkün. ve tam olarak iyileşmediğimi ara ara devam eden kuru öksürükten anlıyorum da sevgili, seni anlamak diyorum....

neyse...

eylül demişken ve buseliğe bağlamışken bazen de diyorum ki;

bu kadar komplike olmak zorunda mıyız? eylül kısalığındaki bu sergüzeşt bile olamayan beceriksiz hayatımızda. neyin peşindeyiz?

yalın olmak varken mesela

yağmur kadar toprak ve su kadar

ne bileyim işte hep bahsettiğimiz eylül kadar yahut onu yazan kalem ya da üzerine çizilen kağıt kadar, kelebek kadar, gökyüzü ve kuşlar sonra.

ismin tüm halleri değil de

yalnız ama yalın hali gibi olmak mesela bahsettiğim

ve

eylül diyorum sevgili; ha geçti ha geçecek

fakat hüznümüz bâki.
.
mfö - buselik makamına