sepia - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

sepia

iki günlük mücadeleden sonra galip gelen ben oldum. mithad selim:2 mikropspor:1. ama bir de şu üzerime her daim yapışan rehavet halimi yenebilsem. bir yenebilsem.
buna rağmen bir buçuk günde bayram hallarını tamamlayıp, hür general rütbemi törenle aldım almasına da. insanoğlu ve beyni rahat durmuyor işte. plansız programsız bir tatil geçireyim yüreğimin götürdüğüne gideyim diyorsun. gidemiyorsun. trajikomik olan; bunun için haftalardır plan yapmam mı yoksa bu plansız planı gerçekleştiremem mi bilemedim. yüreğin istiyor da beynin ve dolayısı ile ayakların, dahası içindeki aylak adam izin vermiyor buna.
mesela şimdi dışarıda jose ve santa'yı kıskandıracak güzellikte bir güneş var. pazartesi değil belki ama muhteşem bir bahar güneşi. en sevdiğimden hem de. lakin işte, dışarıdaki kalabalığı gördükçe ve düşündükçe gözüm dönüyor. ayaklarım ve beynim bok yeme otur diyor koro halinde. izlenecek bir sürü film, okunacak bir dolu kitap var diye de devam ediyorlar. fonda bir sürü manyak müzik de cabası.
hem istanbul'un yarısı boşaldı diyorlar bir de. bu boşalmış haliyse, vay benim istanbul'uma , vay benim istanbul'luma. ben yokum arkadaş!
oysa şimdi ne güzel;  günlerden güz mevsim sepia diyor sezen abla. bugünkü takıntım bu. elli sekizinci tekrarda şimdi.
..bir hayat daha olmalı der gibi kahverengi tonlarda, uykularda.

ama bakıyorum da sanki herkes aynı halet-i ruhiyede , bir kısım çoğunluk ya da.
mesela hafız'la halleştik az önce telefonda. baktım, belki günlerdir beklenen aylaklığın özlemini çekmiş. tatil olsun da gönlünce aylaklık yapayım diye. ama ne mümkün! eli ayağı dolaşıyor işte. hem sayılı gün çabuk geçecek. bunun sıkıntısı belki de. kasım sıkıntısı. istanbul hatırası. ben de istiyorum yok olayım puff diye bazen. iş olmasın bi daha, güç de olmasın. sadece sinemadan çıkan adam olayım mesela. insanları izleyeyim, iki kelam yazayım haklarında. bir kaç dostuma okutayım sonra. belki markize gideriz. mevsim sepia olur belki.
hem düşündüm de salt hafız değil mesela. ben de benzer hallar içindeyim. etrafımdaki bir kaç kişi daha. eminim onlarca belki yüzlerce insan böyledir. yine 1000 istanbullu mesela. ya da 10.000 marmaralı. 100.000 türk insanı yahut. sonra 1.000.000 avrupalı, 10.000.000 amerikalı. 100.000.000 dünyalı nihayetinde. aylak, tembel nesiller... beş milyar da o kadar da olsun ama.
bir eski resim duvarda
belki beti, belki pola
.