şiir - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

şiir

şimdi aklıma geldi .
emin değilim hala ama. ben ismail ve rüstem olacak sanırım şiirin adı. oysa ki pek şiirperver değilimdir. sevdiğimden bir kaç tanedir aklımda yer eden. bakmak lazım...
bir sürü sayıp sövdükten sonra istanbul'a
"ahh istanbul, ulan istanbul" deyip hani "canım istanbul"la finallendirdiği ümit yaşar'ın şiiri bahsettiğim. istanbul böyle bir şehir işte yokluğu bir dert varlığı ayrı bir dert.
saatler çok yavaş, günler hızlı geçiyor buralarda usta. havası gibi dengesiz , zamanın ayarı kaçmış sanki. bizi böyle yapan, bedenimizi ve ruhumuzu esir alan, paralayan şu koca şehir mi yoksa etrafında hız sarhoşu şeklinde dönüp dolanan bizler miyiz bilemiyorum. bazen ayırt etmekte zorlanıyorum gerçekten...
hayat bir de böyle bir şey galiba..
bitmek tükenmek bilmeyen günlük sıkıntılarımıza kısa yahut uzun vadede olmayacağını/olamayacağımızı bildiğimiz ama hep olmak istediğimiz hayallerimizi ekletiyor... ayakta durmamızı sağlıyor belki de böylece.
şimdi düşünüyorum da..
aslında hep sayıklıyorum.
gidemeyeceğimi de biliyorum ama.
bu şehri eşi-dostu akranı terk edip gitsem uzaklara...
ama gidemem.
biliyorum ki gidersem ben de kendimle gideceğim.
bırakmayacak beni orada..
o halde gitmenin bir anlamı yok.
otur oturduğun yerde...
belki de üstad gibi ben de gidebilme ihtimallerini seviyorum.
şöyle dağ deniz veya dağ göl karışımı bir mekan olsa. çok da ıssız değil ama. ya da küçük sahil kasabası en klasiğinden. yahut olmadı bir balıkçı adasına da fitim anasını satayım. otursam akşama kadar püfür püfür esen bir yamacında ya da denize hakim bir bankında adanın. sonra mesela yoldan gelen geçenin hikayesini yazsam sait faik gibi. usanınca da kahveye gidip çene çalsam insanlarla.
ben büyüyünce mesela bunlar olsa.
uyandığımda ya da bir sabah....
.