ya benimsin ya ritüelimin - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

ya benimsin ya ritüelimin

dişimin arasına kaçan çekirdek parçasını çıkarmaya uğraşıyorum yaklaşık on beş dakikadır. belki de yirmi. ama çıkmak bilmiyor namussuz. tıpkı yıllardır içimde yaşayan o kararsız, mutlu olmayı bir türlü beceremeyen huysuz ve aksi ihtiyar gibi! yıllar geçiyor ama bir yandan. isimler, cisimler değişiyor davranışlar değişmiyor.
yıllar önce pazar günleri değişmez ritüellerimiz vardı. okul öncesi her pazar bi kere zorla da olsa yıkanma faslımız vardı. beyaz, kocaman komilileri kafamıza yiye yiye biraderle. yine ayda bir o koca kafaların üç numaraya vurulma merasimi. elbet yine pazarları.
bunlar pazarın sıkıcı yanlarıydı. keyifli yanları ise sabahtan-öğleye mutlak bir western izlenirdi. sonunda sokağa fırlayıp kızılderili yahut kovboy olmak içten bile değildi. hayır nerde o eski günler edebiyatı değil. başka bi'şi bu... ne olduğunu ben de bilmiyorum. bulunca söylerim güvenin bana. geçmiş geçmişte kaldı zira. şimdi düşünüyorum da hem ne salakmışız lan biz. iki tahta parçasını silah gibi kuşanıp dikşın dikşın deyip "sen vuruldun, yok ben vuruldum" tartışmaları. çocukluk işte!

pazar günlerinin en sevimli bir başka hali ise, ertesi gün okulda sınıfın hatta okulun en güzelini görecek olmamızdı. başta bizim üçlü tayfa olmak üzere nerdeyse tüm sınıfın aşık olduğu. tüm sınıf derken erkekleri kastediyorum elbet. hem aşk değil de başka bi'şi bu da. öyle şimdikiler gibi fırlama değildik biz. her boku da bilmezdik ayrıca. bir hoşlaşma, bir iç gıcırdaması diyelim. çıkma, inme, flört fritöz yoktu daha o zaman. işte özlem bu sınıfın pırlantası idi. biz de ağır işçileri ümit yaşar misali. her gün onu düşünürdük. en azından ben. sordum fiko ile hafız'da düşünüyormuş. ama camp nou'ya barca karşısına çıkmış ümitsiz orta sıra takımı gibi olduğumuzdan üçümüzün de aynı kızı sevmesini pek dert etmezdik kendimize. sınıf farkı vardı bi kere aramızda! özel okul furyası olmadığı için daha o vakitler, zengin ve yoksul aynı okullardaydık. en güzel olmasının yanısıra sınıfın en bakımlısı, en güzel defter, kalem ve silgilerinin sahibi. ha allah'ı var kalemtraşı da çok güzeldi şimdi yalan yok. neticede özlem bir bey kızı, biz barış ağbi'nin osman'ı. özlem ay parçası bizler birer deli oğlan. bak işte burada "nerede o eski günler" diyebilirim. ne günlerdi be.. fiko, hafız ve ben. özlem de güzel kızdı hani. şimdi ne yapar ne eder bilmem. ben unutmadım. o bizi unuttu mu bilmem.
ingiliz süt kupası vardı bi de o zamanlar pazar akşamlarımı anlamlı kılan. niye bu kadar steril ismi verdiklerini anlayamadığım. hala da bilmem anlamını. ama sıkı maçlar olurdu. alan kennedy, keny daglish, ian rush. liverpool, nottingham forest... güzel adamlar, iyi takımlardı. kışın olurdu sanki bu maçlar hep. bir de hiç sevmediğim artistik patinaj vardı o dönemler. oraya girmek istemiyorum. sadece katarina witt'i iyi bilirim o günlerden. gerisi yalan... sobada mandalina kabukları, çok güzel kokarlardı.

şimdi bu kadar yazdın da nereye gelmek istiyorsun diyenlere diyecek lafım yok. hem gelmek istediğim bir yerde yok aslında. pazar gününü dolduruyorum işte. sabah iki liralık iddia oynadım dört yüz kırk küsürlük oranlı. tutarsa sekiz yüz doksan dört lira alacağım. maksat kazanmak değil tabi. kumarbazlık hiç değil. şu durağan pazar gününe biraz heyecan katmak sadece. yazmak da biraz böyle bir heyecan işte benim için. iddalı olmadığım ama karalamaktan geri durmadığım. pazar günleri daha çok yazasım geliyor. çünkü yapacak pek fazla bir şeyim yok. misal pazar gazetesi keyfi yapamam pek çokları gibi. sıkıyor, geriyor beni bir müddet sonra. boğulacakmış gibi oluyorum. kahvaltı desen uzun uzadıya yapılan. yapamam ben. zira normalde en uzun yemeğimin beş buçuk dakika olduğu düşünüldüğünde biraz daha sıksam en fazla on dakika sürer. geriye doldurulacak yirmiüç saat elli dakika kalıyor. sekizini uykudan düş. kaldı mı on beş saat elli dakika. joker niyetine elimde kalan en iyi bildiğim iki şey. kitap okumak ve film seyretmek.
kitap okumak istedim o yüzden. ama onu da beceremedim. okuduğum her cümle de başka başka yerlere gittiğimi görünce. okumayı da bıraktım. yazmaya çalışıyorum şimdi.
sanırım birazdan pazarlarımın değişmeyen tek ritüeli olarak yine film izleyeceğim.
sonra da iddia sonuçlarına bakacağım. ve pazartesiyi beklemeye koyulacağım. evet böyle.
.