crazy - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

crazy

az önce demlediğim çayı kitap okurken mi yoksa film izlerken mi içmeliyim diye derin düşüncelere gark oldum! az önce dediysem bu yazıyı yazmaya karar vermeden otuz beş dakika evveldi. hala karar verebilmiş değilim. sevgili doktorun dün akşam incelik yapıp şahsıma gönderdiği c.r.a.z.y filminde en beğendiğim müziği dinliyorum şimdi. her zamanki gibi tekrar rekorları kırıyor bu fransız tınısı, emmenez moi. ve national geographic izler gibi düşünce atlasında ilerliyorum şimdi düşe kalka. bir yandan kankanın önerisi kitabı gözlüyorum uzaktan ve elbet üzerinde düşünerek. yazarın tanıdık gelen hikayelerini düşlüyorum. hatta bir adım ötesi yazara yazmak istiyorum. ama çoğu zaman olduğu gibi gereksiz yalakalık gözüyle zanlı olmalarından çekindiğim gerçek hislerimi ve beğenilerimi sunmaktan kaçınıyorum. yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. çünkü çok yanlış anlaşıldım. çok da yanlış anladım bu hayatta. asıl meramımı sormak istiyorum sadece rol kesmeden. ama bazı durumlarda da gerekiyor rol kesmek. önüne geçilemiyor. misal bayramın ilk günü annemin yedinci ortak olduğu kurbanda hoşlanmadığım havadan, ortamdan basit rahatsızlığımı bahane ederek kaçtım. biradere devrettim aileyi er kişi olarak temsil görevini. kulağımda müzik akşama kadar yattım ben de. bugün de çıkıp dolaşalım diye teklif götüren arkadaşıma domuz gribi oldum yatıyorum evde diye yalan söyledim. telaşlandığını görünce yalan söylediğimi, canımın istemediğimi söyledim. ama hala karar veremedim çayı nasıl içeyim diye. aslında sana da yalan söyledim canım okuyucu. tüm bunlar dün öğleden sonra meydana geldi. yapacak bir şey bulamadım, canım sıkıldı bugün olmuş gibi şimdi yazıyorum bunları sana. çay mı? rahmetli her akşam bir demliği devirmeden uyuyamazdı. bense bir bardak içsem uyumak için akla karayı seçerdim geceleri. bu nedenle sadece öğleden ve yemekten sonraları severim çayı. zaten rahmetlinin ne çay ne de insan sevgisi bulaştı bize. garip tercihleri olan, kalabalıktan kaçan yabani ve kararsız bir metabolizma olarak idame ediyorum geri kalan ömrümü. ne bu aralar elimden düşüremediğim yeni kitabımı okurken ne de film izlerken içebildim çayı da. malum köşeme gidip bu sefer bir de sandalye çekip altıma, sokağı seyrederken içtim. şarlo filmlerindeki gibi hızlı hareketlerle sokakta hareket eden araçları ve insanları izlerken yani. ziyaretin biri bitiyor öteki başlıyordu. kendi yağında kavrulan ortalama türk ailelerinin yanında ağır abiler ve ablalar da vardı ziyaretçiler arasında. sanırsın ki oscar ödül törenine geliyorlar. her zamankinden daha hareketli ve kalabalıktı sokak. bir süre sonra bundan da sıkılıp televizyonu açtım. eski bir türk filmi oynuyordu. siyah beyazdı. müjde ile şener geldi aklıma. sonra da öptüğüm kızlar. oysa ne garip duyguydu şu ölmek! bir açıklaması vardı elbet. charles aznavour'u bırakıp ahmet kaya'yı taktım vinampa. hava ise şimdi en sevdiğim halindeydi. sağanak yağmurlu ve hüzünlere hüzün katılası. ama yoruldum, çok yoruldum. özledim bir de. hadi şimdi benden selam söyleyin o nazlı sevgiliye.
.
charles aznavur - crazy