kıskanmak - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

kıskanmak

duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini muhayyerkürdisini hüsnü şenlendirici kıvamında ve sanki ondan daha güzel üflüyor açık olan pencerem vasıtasıyla taa özgürlük parkından odama taşıran abi. helali hoş olsun. lakin çok hüzünlü tellendiriyor. hüzünlü ve sevilesi. derken az sonra bu hüzne keder yakışır dercesine caddeden geçen ambulansın acı sesi boğuyor klarneti. heder olan yıllara inat. bir kaç saniyede farklı yerlere uçuruyor bu iki ses. hayatta böyle değil mi zaten?
bu türden ince çizgilerle örülmüş bizim bilmediğimiz. bildiğimizi sandığımız ama ısrarla.
dün neye üzülürken bugün başka şeye ağıt yakıyorum şimdi. yarın daha başka bir şeye. hep derim yine söylerim! albdülhak şinasi abi çok çok haklıymış. yirmi dört saate varmadan hatta yirmi dört saniyeye değişiyor pek çok şey. insanlar, olaylar, duygular, her şey! normalde yapılması gereken bir davranışı üçüncü şahsı ikna için daha önce ikinci şahıslar tarafından yapılmış bir fedakarlığı göstermek çok acı. yaralayıcı hem de.
sezen diyor ya hani, " şimdi bir semt adı vefa. " nasıl bir araftalıktır bu. kime niye niçin vefa gösteririz. beklediğimiz vefalar bir bir gelmez aksine sırtını dönmüşken bize, biz hala niye bekleriz semtten başka anlamlarını göstermek için birilerine. bazen ve hatta çoğu zaman o kadar kördüğüm oluyor ki insan; kendi mi, insanlar mı yahut hayat mı çok zor bilemiyor.
bilemiyorum dostum.
lakin kıskanıyor işte bazen insan, her şeyi bırakıp basıp gidebilenleri....
.